ÖN MİDE
HASTALIKLARI (INDIGETION)
Ruminantlardaki sindirim olayları esas olarak rumendeki
mikroflora ve faunanın (bakteri, protozoon ve mantarlar) yapısı
ve aktivitesine bağlı olan ön midelerdeki mikrobiyel olaylarla
ilişkilidir.
Ön midelerdeki sindirim olaylarının fizyolojik bir düzen
içerisinde seyredebilmesi;
-
Hayvanın dengeli ve yeterli bir rasyonla beslenmesi,
-
Ruminasyon vasıtasıyla muhteviyatın mekanik olarak daha ince
parçalara ayrılması ve tükrük salgısı ile karıştırılması.
-
Ön
mide hareketleri ile muhteviyatın karıştırılması (bu sayede
alınan yem maddelerinin mikroorganizmalar veya onların
fermentatif sistemleriyle teması, salyanın rumen içeriği ile
karıştırılması ve rumen sıvısının mukoza yüzeyine bulaşması
sağlanır) ve düzenli olarak abomasuma ve bağırsaklara
geçişinin sağlanması,
-
Ön
midelerin ısısının sabit tutulması (Optimal ısı 38-42O
C arasındadır) ve anaerob ortamın sağlanması (Özellikle
mantarlar ortamdaki O2’i kullanarak vasatın
anaerob olmasına, selluloz bakterilerinin artmasına ve
selluloz sindiriminin fazlalaşmasına yardımcı olurlar),
-
Rumende asit baz dengesinin regulasyonu: Rumen mikroflora ve
faunası normal faaliyetlerini ancak rumen içeriği pH
değerinin fizyolojik sınırlarda (6.2–7.0) kalmasıyla devam
ettirebilirler. Buda çeşitli tampon sistemler (uçucu yağ
asitlerinin rumen mukozasından rezorbe edilmesi, tükrük
salgısındaki bikarbonatlar ve kan ile rumen sıvısı arasında
iyon alış verişi gibi) vasıtasıyla sağlanır.
-
Bakteriyel metabolizma artıklarının eliminasyonu (Mikroflora
ve faunanın fonksiyonları sonucu açığa çıkan fermantasyon
gazlarının ruktusla dışarı atılması, uçucu yağ asitleri,
amonyak, bakteriyel endotoksinlerin rumen mukozasından
rezorbe edilmesi),
-
N’un
değerlendirilmesi,
-
Rumen
sıvısının ozmotik basıncı,
-
Rumen
mukozasının yapısı (nekrozlar, hiperkeratoz, vakuoler
dejenerasyon, yangısal olaylar ) ile ilişkilidir.
Yukarıda ifade edilen şartların bir veya birkaçının olmaması
veya normalden ayrılması sonucunda ruminantlarda sindirim
bozuklukları oluşmaktadır. Ruminantlarda ön midelerdeki sindirim
bozukluklarına “Proventriküler İndigesyon” adı verilir.
İndigesyonlarda; inapetenz, anoreksi, ruminasyonun azalması veya
olmaması, rumen hareketlerinin frekansı ve intensitesindeki
bozukluklar gibi asıl semptomların yanında timpani, diyare,
obstipasyon, kolik ve intoksikasyon gibi bulgular da
gözlenmektedir.
ALİMENTER ÖN
MİDE HASTALIKLARI:
BASİT ÖN MİDE
DİSFOKSİYONLARI (Basit indigesyon, Insufficienta
proventriculorum simplex, Indigestio simplex):
Ön
midelerdeki mikroflora ve faunanın mikrobiyel dengesinin ve
biyokimyasal verimliliğinin bozulmasıyla karakterize bir
indigesyondur. Ön midelerde anormal bir fermantasyon olmaksızın
bir çok biyokimyasal faaliyet aksar, hatta tamamen durur. Yani
ön midelerdeki total biyolojik aktivite düşer. Basit ön mide
disfonksiyonu ruminantların en çok görülen hastalığıdır.
Öncelikle yemleme hatalarına bağlı olarak oluşan ve genellikle
subklinik seyreden bu hastalığa kalitatif ve kantitatif açlık
çeken hayvanlarda rastlanır. Ülkemiz için önemlidir.
Etiyoloji:
Ani rasyon
değişiklikleri: Ruminantlarda her türlü beslemede, o rasyonun
terkibine uygun bir ön mide mikroflorasına ihtiyaç vardır.
Rasyon değişikliğinde ön mide mikroflorasının yeni duruma
adaptasyonu için yaklaşık 10-14 güne ihtiyaç vardır. Bu nedenle
rasyondaki ani değişiklikler önemli sindirim bozukluklarına
neden olmaktadır. Ani yem değişimi rasyonun tümünün veya rasyon
komponentlerinin değişimini ifade eder. Rasyon kompenentlerinin
değişiminde, rasyonun kuru maddesinin %15’inden daha fazlasının
değişimi indigesyonun oluşumu için yeterlidir.
Özellikle
protein ve kolay hazmolabilir karbonhidrat miktarlarının aniden
yükseltilmesi durumunda (Ör.; doğuma bağlı rasyon
değişiklikleri, meraya çıkışta veya şeker pancarı yaprağı ile
beslemeye geçişte, kaba lifçe zengin rasyondan kolay
hazmolabilir karbonhidrattan zengin bir rasyona geçiş, ahır
besisinden albumince zengin mera yemine geçiş, mera veya yeşil
yemden silaja geçiş, silajdan farklı tip ve kalitede rasyona
geçiş, aniden şeker pancarının fazla miktarlarda verilmesi,
farklı kompenentleri olan bir rasyondan tek tip bir rasyona
geçiş, buzağılarda sütten bitkisel beslenmeye ani geçiş
önemlidir ) sık görülür.
Rasyonun dengeli olmaması: Rasyonda yeterli miktarda kolay
fermente olabilir protein (veya nonorotein azotlu madde) ve
karbonhidrat bulunmayışı (rasyonun enerji düzeyinin düşük
olması), bunlara karşılık rasyonun selüloz ve benzeri güç
sindirilebilir maddelerce zengin oluşu. Ham protein ve
nonprotein azot bileşiklerinin fazla olması, aynı anda enerji
açığının bulunması, struktur etkili kaba liflerin eksikliği (süt
ineklerinde %14, dişi genç sığırlarda %12, besi sığırlarında
%10’un altında olması). Kolay hazmolabilir karbonhidrat-ların
fazlalığı, rasyonda mineral madde ve iz element noksanlıkları (
P, S, Co, Cu, Mn, Mo vs., özellikle Co eksikliğinin rumen
bakterilerinin sayı ve çeşitleri üzerine olumsuz etkisi
olduğundan B12 vitamini sentezi aksar ) önemlidir.
-
Kötü
kaliteli yem maddeleri: Düşük kaliteli silaj verilmesi (kaba
liflerin fazla, enerji konsantrasyonu ve kuru madde
miktarının düşük olması), aminleri (histamin, tryptamin,
putrescin) fazla ihtiva eden albumince zengin silajlar,
küflenmiş, donmuş, bozulmuş ve kirli yemlerin verilmesi.
-
Tek
yönlü besleme:
-
Kimyasal maddeler: Antibiyotik, sulfonamid ve dezenfektan gibi
antimikrobiyel etkili maddelerin tedavi amacıyla uzun süre
oral yolla kullanılmaları, yemlerde bulunan bazı kimyasal
maddelerin (herbisid, pestisid veya konservatif ilaçlar)
alınması, ayrıca uygun olmayan mineral karışımların
verilmesi.
-
Psişik
etkiler (Stres durumları ) :Hayvanların yerlerinin sık sık
değiştirilmesi (başka yerlere bağlanması), sıra kavgası,
huzursuzluk, gürültü, ahır ısısının yüksek olması, yemleme
ve sulama tekniklerinin rahatsız edici olması vs.
-
Hayvanların uzun süre aç (üç günden fazla süreyle yem
verilmemesi) veya yarı aç bırakılması: Böyle bir durum uzun
süreli transportlarda ve kıtlık yıllarında söz konusudur. Aç
kalan hayvanlara yavaşca yem verilmeli, kolay fermente
olabilen karbonhidratların verilmesine rumen asidozu
tehlikesi nedeniyle dikkat edilmelidir.
-
Yem
alımının azalması: Kalitesiz yem verilmesi (sadece saman
veya kötü kaliteli kaba yemlerle besleme) veya doyma sonucu
yem alımı azalabileceği gibi hayvanın genel durumunun
bozulmasına neden olan tüm hastalık olaylarında da yem alımı
azalır. Ön mideler veya abomasum fonksiyon bozuklukları (hiperosmolarite,
pH değeri değişiklikleri, dolgunluk, yer değişimi), diğer
organ hastalıkları (ağız boşluğu, özefagus, bağırsak,
karaciğer, SSS, akciğerler vs.) ve ateşli genel hastalıklar
sonucu sekunder olarak ön mide disfonksiyonları ortaya
çıkar.
Patogenez:
Ön
midelerdeki sindirim genel olarak rumendeki mikrobiyel
fermantasyonla olur. Rumendeki mikroflora 350’den fazla bakteri
türünden oluşur ve mililitre rumen içeriğindeki sayıları 108
– 1011 arasındadır. Bakteriler görevlerine göre sakkarolitik,
amilolitik, selülolitik, laktat sentezleyenler ve laktat
değerlendirenler, proteolitik dezaminasyon yapan ve vitamin
sentezleyenler şeklinde isimlendirilir. Belirli türlerin
çoğalması yalnız uygun maddelerin yemle alınmasıyla oluşur.
Rumen mikroflorasının spesifik oluşu daima verilen rasyon tipine
adaptasyonun ifadesidir. Yani ruminantlarda yedirilen rasyonun
terkibine uygun bir mikroflara mevcuttur.
Ön midelerdeki mikroorganizmalar yem alımıyla değişen ortama,
gerek çoğalma kapasiteleri ve gerekse sinerjistik veya
antagonistik ilişkileriyle adapte olurlar. Ör. selulozca zengin
yemler verildiğinde selluloz parçalayanlar (Bakteroides
succinogenes, Ruminococcus flavefaciens) artarlar.
Fermentatif olaylar sonucu öncelikle asetat oluşur. Kolay
fermente olabilir karbonhidratça zengin rasyon verildiğinde
amilolitik ve sakkarolitik mikroorganizmalar aşırı derecede
ürer. Laktat sentezleyenler (Strep. bovis) fazla miktarlarda
laktik asit sentezler. Laktat değerlendirenler sayesinde
suksinat ve akrilat yoluyla propionata indirgenir.
Görüldüğü
gibi her yem değişimi rumen içeriğinin mikrobiyel yapısının
değişimine neden olur. Bu da toplam bakteri sayısının ve uçucu
yağ asitleri sentezinin azalmasına (veya oranlarının değişimine)
sebebiyet verir. Bu nedenle yem değişimlerinde bakteri popülas-yonunda
rasyona spesifik optimal sentez kabiliyetinde türler oluşuncaya
kadar 10 – 14 günlük bir peryoda ihtiyaç vardır.
Protozoonlar, kolay sindirilebilir karbonhidratları süratle
rezerv madde olarak inoküler ve intrasellüler depolama
kabiliyetine sahiptir. Bu depo kapasiteleri rumendeki ortamın
stabilizasyonuna önemli ölçüde yardım eder. Örneğin; rumende
protozoon sayısı fazla olduğunda hızlı gelişen bakteriler (sakkarolitik
ve amilolitik bakteriler) için gerekli olan rumendeki serbest
karbonhidrat miktarı azaldığından aşırı derecede çoğalamazlar.
İnfüsoriaların bakterileri fagosite etme kabiliyetleri de
bakterilerin artış hızlarını sınırlandırır.
Protozoonlar, pH ve ozmolarite değişikliklerine oldukça
duyarlıdırlar. İndirgenmeleri ruminantlar için hayvansal protein
ve B vitamini teminini azaltır. Bunun dışında rumen içeriğinin
mikromekanik karışımları engellenir.
Etiyolojik faktörler rumen flora ve faunasını indirger (Mikroflora
ve faunayı oluşturan bakterilerin hem sayıları hem de türleri,
ayrıca infusoria sayıları azalır. Neticede ön mide sindirimi
aksar.). Bu nedenle intraruminal tampon sistemlerin bozulması
sonucu rumenin biyoşimik dengesinde fonksiyonel değişikler
oluşur.
Salya
sekresyonu azalır (Ruminantların salyası NaHCO3 ve Na2HPO4’ce
zengin olduğundan pH’sı 8.2-8.4 arasındadır ve bu nedenle yüksek
tampon kapasitesine sahiptir. Fizyolojik olarak yaklaşık günde
250 gr Na2HPO4 ve 1000 – 2000 gr NaHCO3
sentezlenir ve rumene verilir. Normalde 12-14 litre salya/kg
kuru madde hazırlanır. Salya sekresyonu 10 lt/ kg kuru maddenin
altına düşerse, tampon kaabiliyetinin engellenmesi
beklenmelidir), üreaz aktivitesi artar ve uçucu yağ asitleri
sentezi belirgin olarak azalır. Tüm asidite düşerken rumen
içeriğinin aktüel asiditesi (pH > 7’ye) yükselir.
Ruminantlar enerji ihtiyacının % 60 kadarını uçucu yağ
asitlerinden karşıladığı için uçucu yağ asitleri sentezi
azaldığında vücudun enerji depoları da azalır (lipoliz).
Çıkardıkları metabolik artıklarla da (toksik amin ve
polipeptitler ) diğer mikroorganizmalara zarar vererek floranın
biyoşimik dengesinin daha da bozulmasına yol açarlar. Ayrıca
rumen duvarındaki sinir sistemini paralize ederler. Hayvanın
iştahı, ruminasyon, sindirim hareketleri ve sindirim salgıları
ve verimleri olumsuz yönde etkilenir.
Sonuçları:
-
Rumende uçucu yağ asitleri konsantrasyonu azalır (relatif
olarak asetat artışı ve propiyonat, bütirat ve valerianat’ın
kısmen azalışı),
-
Rumen
içeriğindeki mikroorganizmaların sayısı azalır,
-
Mikrobiyel protein sentezi azalır,
-
Hafif
asit üretimi ve salyayla NaHCO3 gelişi nedeniyle
rumende pH değerinin yükselmesi.
Hastalık belirtileri:
Klinik belirtiler verilen yemlerin miktarına ve cinsine
bağlıdır. Sürüde fark edilemeyecek derecede hafif bir sindirim
bozukluğundan ağır bir hastalık tablosunun klinik bulguları
gözlenebilir.
Hafif olaylarda; sadece verim depresyonu (süt ve süt yağı
miktarının azalması), hafif bir iştahsızlık, rumen
hareketlerinin frekansı ve intensitesinde azalma görülür. Bazen
ishal ve timpani göze çarpar. Genel durum, solunum ve nabız pek
bozulmamıştır.
İlerlemiş olaylar; yemi reddetme, geviş getirmeme, sık sık
eruksiyon ve timpani ile seyreder. Rumen hareketlerinin frekansı
belirgin olarak azalır (7 – 10 / 5 dakikadan, 1- 2 / 5 dakikaya)
ve intensitesi zayıflar. Süt hayvanlarında süt ve süt yağı
miktarı, genç sığırlar ve besi hayvanlarında canlı ağırlık
artışı azalır. Süt ineklerinde subklinik ketoz bulunur.
Kronik olaylarda sık sık nüksedici timpani gözlenebilir. Timpani
genellikle yemden 3 – 5 saat sonra oluşur. Sindirim
yetersizliğine bağlı olarak içeriğin omazuma sevki gecikir ve
yavaş yavaş rumende gıdai dolgunluk ve dilatasyon ortaya çıkar.
Uzaktan bakıldığında karın bölgesi oldukça büyük ve ventrale
doğru sarkık görülür. Rumenin dolgun görünüşüne rağmen hayvanda
sürekli açlık hissi mevcuttur. Hayvanlar gıda niteliğinde
olmayan maddeleri de yerler (pika).
İştiha olmasına rağmen şiddetli zayıflama kaba ve mat kıllar
yanında anemi, hipoproteinemi, karaciğer fonksiyon bozuklukları,
enfeksiyonlara karşı savunma gücünün zayıflaması (mastitis’in
artışı), kolostrumun immunglobulin miktarında düşüş (buzağı
hastalıkları ve buzağı kayıplarının artması), fertilite
bozuklukları ve ham sütün kalitesinde eksiklik (SH sayısı çok az
veya çok fazladır) gözlenebilir. Ayrıca hipoglisemi, lipoliz
artışı ve keton cisimleri artışı görülebilecek diğer metabolik
bozukluklardır. Bazı olaylarda da bradikardi saptanabilir.
Rumen Sıvısı Muayene Bulguları:
Rumen içeriği muayenelerinde pH değerinin normal olduğu, toplam
asiditenin azaldığı, uçucu yağ asitleri konsantrasyonun düştüğü
veya onların molar oranlarında değişiklikler olduğu (asetik asit
ve butirik asit miktarlarında artış, propiyonik asit miktarında
azalma) saptanır. Rumen sıvısı gri kahverengi bir renk gösterir,
çok sıvı kıvamdadır. içerisindeki ot ve samanlar uzun lifli bir
haldedir. Kokusu ise hafif küf kokusunu andırır veya pek kokmaz.
Rumen sıvısında sedimentasyon hızlı, flotasyon yavaş olup
içerisinde infusoria sayısı çok azalmıştır.
Tanı ve
Ayırıcı Tanı:
Şayet sürüde süt ve süt yağı miktarında belirgin azalmalar,
canlı ağırlık kayıpları, ketozis olgularında artış gözleniyorsa
bu hastalıktan şüphelenilir. Ayrıca beslenme şartlarının
bilinmesi, yem analizleri veya rasyonun terkibi ve diğer klinik
semptomlar teşhise yardım eder. En iyisi rumen sıvısı muayene
sonuçları ve metabolik bulguları değerlendirmektir. Metabolik
bulgulardan öncelikle keton cisimleri konsantrasyonu (kan ve
idrar), plazma glikoz, serum ve idrar üre miktarı, idrar pH
değeri ve idrarda net asit-baz ifrazı tayinleri önemli bilgiler
verir. Ayrıca hasta hayvanlar, oral antimikrobik ilaçlarla
tedaviden sonra iyileşme göstermemişlerse yine bu hastalıktan
şüphelenilmelidir.
Diğer primer alimenter gıdai indigesyonlardan (rumen asidozu,
alkalozu, kokuşması ve akut primer timpani), klinik semptomlar
ve rumen sıvısı muayene bulguları ile ayırt edilebilir. Hoflund
sendromu’ndan ayırt etmek için atropin testi yapılır. Ayrıcı
tanı açısından kronik RPT, abomasum deplasmanları ve ketozis
gibi hastalıklar da dikkate alınmalıdır (bu hastalıklarda ağrı
deneyleri, ferroskopi, röntgen muayeneleri, perküsyon-öskultasyon
bulguları, deneysel rumenotomi vs. teşhisi kesinleştirir).
Sindirim sistemi parazitozlarında da sürekli sindirim
bozuklukları ve zayıflama görülürse de gaita muayeneleri
genellikle kesin teşhisi sağlar.
Prognoz:
Basit olaylarda iyidir. Tedaviye kısa sürede cevap alınamazsa
daha ciddi bir hastalığın varlığı düşünülmelidir.
Sağaltım:
Dietetik tedbirler ön plandadır. Öncelikle rasyon değiştirilir.
Terapotik tedbirlerin alınması da zorunludur.
Hafif olaylarda, rasyondaki kolay hazmolabilir karbonhidrat ve
protein oranlarının yeterli hale getirilmesiyle ve iz element
ihtiva eden mineral madde karışımlarının düzenli olarak
verilmesiyle hastalık düzelebilir.
Diğer olaylarda bir iki gün süreyle kaba yem kısmen veya tamamen
verilmez. Bu arada küçük miktarlarda kolay sindirilebilir
karbonhidratlar (melas, patates, yemlik pancar vs.) ve aynı anda
iyi kaliteli kuru ot verilir. Tane yemler yavaş yavaş
artıtılarak verilir.
Kuru maya, bira mayası ve ekmek mayası (100-500 gr miktarında,
birkaç kez) verilebilir. Hayvanın önüne yalama taşı konur.
Rasyona kemik unu ilavesi yapılabilir.
Bozulmuş rumen içeriğinin transportunu hızlandırmak için tuzlu
sürgütler verilir. Bu amaçla sodyum sülfat 1 gr / kg canlı
ağırlığa rumen sondasıyla veya özefagus refleksi oluşturularak
(% 25’lik Na2SO4 solüsyonu oral verilerek) direkt
Abomasuma verilir.
Sindirim kanalındaki toksik ve irritan maddelerin bağlanması
için adsorbanların verilmesi (Bentonit, karbomedisinalis, humin
asit 100 – 500 gr / hayvan ve gün)
Rumen içeriğinin yumuşatılması için keten tohumu maserasyonu (20
– 30 litre suda 1 kg keten tohumu), örtücü bir etki sağlanması
için parafin likit (500 – 1000 ml) verilir.
Rumen flora ve faunasının stimulasyonu için taze rumen içeriği
(0.5 – 5 litre, iki saatten daha önce alınmış olmamalı, ani
rasyon değişikliklerinde daha önceden o rasyona adapte olmuş
hayvanların rumen içeriğinin alınarak hastaya verilmesi tavsiye
edilir) veya hazır rumen stimülanları (Ör.; vetarumex) verilir.
Abomasum haraketleri ve sekresyonun uyarılması için:
-
Stomaikler (Acid. hydrochloric. dilatum, 15 – 30 damla, 1 –
2 litre su ile özefagus refleksi üzerinden oral olarak
direkt abomasuma),
-
Na –
propionat (sığırlara 100 – 200 gr, koyunlara 15 – 18 gr su
ile özefagus sondası veya burun meri sondası ile intra
ruminal) verilir.
Rumen hareketlerinin uyarılması için:
-
10 –
15 dakika süreyle rumene masaj yapmak (günde 3 – 4 kez,
elektrovibratör ile),
-
Subkutan insülin enjeksiyonu (yetişkin sığırlara 100 – 200
E, genç sığır ve koyunlara 25 – 50 E). İnsülin 100 – 500 ml
% 20’lik dekstroz solüsyonu ile birlikte intravenöz de
verilebilir. Glikoz, hem enerji kaynağı olarak hem de iştiha
artırıcı olarak etkir.
-
UV –
Işınıyla ışın tedavisi: Ön mideler horizantal doğrultuda
günde 3 kez 10 – 20 dakika ışınlanır. İnfrarot lambalarla
sıcak uygulamalar da motorik aktiviteyi artırır. Parenteral
kalsiyum uygulamaları, B1 vitamini, tonik ve
restoratif ilaçlar, karaciğeri koruyucu ve safra söktürücü
preparatlar her zaman için yararlı olur.
Korunma:
Ruminantlara kalite ve kantite yönünden uygun ve yeterli rasyon
verilmesinden ibarettir. Yem kalitesi analizlerle düzeltilir.
Yemleme düzenli olarak kontrol edilmelidir. Ani rasyon
değişikliklerinden sakınılmalıdır. Bu amaçla;
-
Meraya
çıkışta veya yeşil yeme geçişte (taze yeme geçiş) hayvanlara
ahırda 2 – 4 kg kuru ot verilir veya merada 2 – 4 kg kuru ot
ve saman karışımı verilir.
-
Rasyon
kompanentlerinin değişimi toplam rasyonun kuru maddesinin en
fazla % 15’ine kadar yapılmalıdır.
-
Yeşil
yem peryodunun sonunda silaja tedricen artırılarak başlanır.
Yani yaklaşık 1 kg kuru madde ile başlanır ve her gün yem
miktarı yaklaşık 1 kg artırılır.
-
Pancar
yaprağı silajı yedirildiğinde 25 kg’ı geçmemeli, ineklerde
postpartum 100. güne kadar verilmeli, ayrıca kurudaki
ineklerin rasyonundan çıkarılmalı veya çok az verilmelidir.
Asit silajlara yemlemeden önce sodyum bikarbonat ilave
edilebilir. Ayrıca ağızdan antimikrobiyal ilaçlar verilirken
aynı zamanda taze rumen sıvısı da içirilmelidir. Böylece bu
ilaçların floraya zararlı etkileri kısmen önlenebilir
DERLEYEN:
Vet. Hek. Hüseyin
DEMİRTAŞ
|