Veteriner.CC
 Ana Sayfa Sığır Yetiştiriciliği Süt ırkı düve beslemesi
 

Sığır Yetiştiriciliği

DÜNYA SIĞIR VARLIĞI VE ÖNEMİ
  1. Dünya sığır varlığı
  2. Sığırların kökeni
  3. Sığırcılıkta Sulama
  4. Barınaklar - Ahırlar
  5. Süt sığırı barınakları
  6. Besi sığırı barınakları
  7. Açıkta sığır besiciliği
  8. Taban yapısına göre barınaklar
  9. Gübre temizliği ve depolanması
  10. Seçim (seleksiyon)
  11. Yaş tayini
  12. Boynuz giderme
  13. İşletmelerin başarı koşulları
  14. İşletmelerde genel günlük işler
  15. Buzağıların bakım ve beslenmesi Güncel
  16. Süt ırkı düve beslemesi
  17. Gebe düve ve ineklerin bakım beslenmesi
  18. Süt ineklerinin beslenmesi
  19. Süt ineklerinin bakım ve beslenmesi

Yerli Sığır Irkları

  1. Boz ırk sığırı
  2. Doğu Anadolu kırmızısı sığırı
  3. Güney Anadolu kırmızısı sığırı
  4. Kırım sığırı
  5. Maraş sığırı
  6. Yerli güney sığırı
  7. Yerli kara sığırı
  8. Zavot sığırı

Yabancı Sığır ırkları

  1. Angus sığırı
  2. Ankole sığırı
  3. Ayrshire sığırı
  4. Barzona sığırı
  5. Bazadaise sığırı
  6. Beefalo sığırı
  7. Beefmaster sığırı
  8. Belçika mavisi sığırı
  9. Blonde d'Aquitaine sığırı
  10. Bonsmara sığırı
  11. Braford sığırı
  12. Brahman sığırı
  13. Brahmousin sığırı
  14. Brangus sığırı
  15. British White sığırı
  16. Charolais (Şarole) sığırı
  17. Chianina sığırı
  18. Corriente sığırı
  19. Danimarka Kırmızısı
  20. Esmer (Montafon) sığırı
  21. Galloway sığırı
  22. Guernsey sığırı
  23. Hereford sığırı
  24. Highlander sığırı
  25. Holstein sığırı
  26. İsveç Kırmızısı sığırı
  27. Jersey sığırı
  28. Limuzin sığırı
  29. Maas Rhein İssel sığırı
  30. Maine anjou sığırı
  31. Mashona sığırı
  32. Montbeliard sığırı
  33. Murray Grey sığırı
  34. N'Dama sığırı
  35. Nelore sığırı
  36. Nguni sığırı
  37. Normande sığırı
  38. Norveç Kırmızısı sığırı
  39. Parthenaise sığırı
  40. Piedmentosa sığırı
  41. Pie Rouge sığırı
  42. Pinzgauer sığırı
  43. Red poll sığırı
  44. Romagnola sığırı
  45. Salers sığırı
  46. Santa Gertrudis sığırı
  47. Senepol sığırı
  48. Shorthorn sığırı
  49. Simental sığırı
  50. South devon sığırı
  51. Square meater sığırı
  52. Sussex sığırı
  53. Texas Longhorn sığırı
  54. Tuli sığırı
  55. Wagyu sığırı
  56. Wisent sığırı
  57. Yak sığırı
  58. Zebu sığırı

Etiketler:

Sığır

Sığır Yetiştiriciliği

Sığır ırkları

Sığır Türleri

Sığır beslenmesi
Sığır Ürünleri

SÜT IRKI DÜVE BESLEMESİ

   Süt ırkı düvelerin yetiştirilmesinde dünyaca kabul gören uygulamalar mevcuttur. Bu uygulamalardan en önemlisi Amerika’da düveler için belirlenen standartlardır.

   Altın Standartlar temelinde, rutin iç ve dış paraziter mücadelenin ve aynı şekilde enfeksiyöz hastalıklara karşı aşıların, bölgesel şartlar ve riskler göz önünde bulundurularak yapılması gerektiği ve doğuma 4-8 hafta kala hastalık baskısının mevcut olduğu durumlarda, aşıların tekrarlanmasının kolostrum antibody kalitesini yükseltmek adına gerekliliği vurgulanmıştır.

   Bu sistemde, düveler 13 -15 aylık yaşta, 374 -408 kg CA’da, >127 cm kalça yüksekliğinde (hip height) ve >122 cm cidago yüksekliğinde (wither height) tohumlanırlar. Bu şartlarda tohumlanan düveler, 22-24 aylık yaşta doğum yaparlar. Tohumlanmadan en az 30 gün önce düveler uygun dozdaki canlı aşılarla aşılanırlar. İlk tohumlamada geleneksel sperm ile yapıldığında döl tutma oranının >%70, dişi sperm (sexed semen) ile yapıldığında ise bu oran daha az (% 58-73) oranda gerçekleşir. Tohumlamadaki diğer bir ölçü ise, düvelerin %85’inin 3 kızgınlık siklusu sonrasında gebe kalmalarıdır.

   Yine bu sistemde, devamlı olarak beslenme uzmanı ve veteriner hekimle sürekli temasta olunması gerektiği bildirilmiştir. Doğum yapan düve canlı ağırlığının 612,3 kg ve vücut kondüsyon skorunun 5 üzerinden 3,5 olması gerektiği bu sistemde, abort oranının ise %3 olması normal kabul edilir.

   Free stall olarak isimlendirilen serbest duraklı barınak sisteminde, düveler taban altlığı kumdan, talaştan ve lastik-kauçuk gibi maddelerden yapılmış temiz-kuru bölmelerde yatar-dinlenirler. Hayvanlar istediği zaman serbestçe etrafta dolaşır ve su içerler. Otomatik kaşağıyı da istedikleri zaman kullanırlar. Yemleme zamanı hayvanlar yem yemek için yemliklere gelirler. Ancak bazı çiftliklerde bilgisayarlı yemliklerle (computerized feed bunk) hayvanın bireysel olarak ne kadar yem tükettiği ölçülebilir. Hayvan, boynunda bulunan tanıtım kartı ile yemliğe yaklaştığında, sistem tarafından tanınarak yem yemesine izin verilir. Hayvanın yemliğe ilk geldiği ve ayrıldığı zamanda, yemliğin kendisi tarafından yapılan otomatik tartım, hayvanın bireysel olarak ne kadar yem tükettiğini belirlemektedir. Free stall sisteminde, süt sığırları için bilgisayarlı yemlikle birlikte süt sığırları için robot ile sağım da yapılırsa, hayvanlar kendi başlarına istediği zaman yem yer, su içer, sağıma gider, dinlenir veya dolaşırlar. Düvelerin yattıkları bölme (yatak) dışındaki kısımlar sürekli idrar ve dışkı ile kirlenir ancak gerekli önlemlerle temizlenir. Temizleme konusunda bu tür alanlarda, otomatik sıyırıcı ve ya manuel temizleyici hatta gezici robot şeklindeki temizleme robotları ile sürekli temizleme söz konusudur. Bu tür sistemler yurtdışında oldukça yaygın olup, ülkemizde de yavaş yavaş görülmeye başlanmaktadır.

   Düvelerin barındırıldığı alanlar cereyan akımından korunmuş, temiz hava sağlayan, kuru, temiz olmalıdır. Açık alanda barındırılan düvelerin rüzgâr ve güneşten koruma sistemleri bulunmalıdır.

   Yukarıda bahsi geçen standartlar, genel düve yetiştiriciliği ile ilgili olup, beslenme ile ilgili diğer görüş ve detaylar aşağıda verilmiştir.

   Düve beslemesinde genel stratejiler:

   Düvelerin beslenme düzeyi, aşırı enerji alımını önleyecek şekilde planlanır. Bu yapılırken, yüksek miktarda kaba yemin adlibitum düzeyde yedirilmesi ile veya konsantre yemle birlikte az miktarda kaba yemin, sınırlı miktarda yedirilmesi ile gerçekleştirilir. Sınırlı yemleme ekonomik olduğu kadar, yemden yararlanmayı artırır ve daha az dışkı üretilmesine neden olur. Sınırlı yemlemede, daha az miktarda yem kullanıldığından yemin enerji-besin madde içeriği yüksektir, diğer bir ifadeyle kaba yem oranı düşüktür.

   Konsantre karışımı, genelde %80 oranında tahıl tanesi, protein küspesi ve yan ürünlerden ve kalan %20’lik kısım ise kaba yem ve mineral takviyesinden (saplement) oluşur (Beck ve ark., 2005). Bu sistemde yem tüketimi vücut ağırlığının % 2-2,3 oranında gerçekleşir ve bu düzeyde besleme 681-908 gram GCAA’nı destekler niteliktedir (Beck ve ark., 2005).

   Düve rasyonlarında konsantre yemlerin %75 gibi yüksek oranda kullanılması durumunda köpüklü şişme (timpani - bloat) şekillenebilir (Zanton ve Heinrichs, 2008). Ancak düvelerde konsantre yemin yoğun kullanıldığı durumlarda sınırlı yemleme yapıldığından bu problem çok görülmez. Ayrıca, timpani ve köpüklü şişmeyi önleyen yem katkıları da kullanılabilir.

   Yapılan bir araştırmada, Holstein ırkı düvelere (460 kg CA) 111 gün süreyle eşit enerji ve protein içeren rasyonlardan adlibitum, adlibitumun % 90 ve % 80’i (%63 kaba yem, %37 konsantre yem, NDF: %35) oranlarında rasyonlar yedirilmiş ve çalışma sonunda az miktarda yem tüketen düvelerin, CA değişimlerinin diğerlerine oranla farklı olmadığı, %25 daha fazla yemden yararlandığı ve daha az dışkı ürettikleri gözlenmiştir (Hoffman ve ark., 2007). Ayni çalışmada, sınırlı miktarda yem tüketen düvelerin laktasyon performansının daha iyi olduğu, bu düvelerden doğan buzağı CA’ larının ve zor doğum oranının problemsiz olduğu gözlenmiştir (Hoffman ve ark., 2007). Yapılan başka bir araştırmada ise (Zanton ve Heinrichs, 2007), 125 kg CA’a sahip düvelerin 245 gün süreyle (erginlik öncesi tüm dönem) %75 konsantre veya %75 kaba yem içeren rasyonları tüketilmesi sağlanmış ve eşit GCAA sağlayacak derecede yem miktarları yedirilmiştir. Çalışma sonucunda, kontrollü olarak (sinirli miktar) yedirilen konsantre yemin düvelerde, GCAA, iskelet büyüme oranı, gebe kalma oranı, puberta yaşı, doğum yaşı ve ağırlığı ve laktasyon performansını olumlu manada desteklediği bulunmuştur.

   Düvelerin sınırlı yem miktarı verilerek beslenmesinde tam doyum gerçekleşmediği için açlıktan kaynaklanan aşırı davranış problemleri görülmemektedir (Hoffman ve ark., 2007). Düveler, bağırma ve farklı davranışlar sergileseler dahi bunlar problem oluşturacak düzeyde asla olmaz ve 7-10 gün içinde ortadan kalkar (Hoffman ve ark., 2007). Sınırlı yemleme sonrası düveler tam yemlemeye geçtiklerinde, Rumen kapasitesinin çok çabuk bir zamanda kendini ayarlayarak yem tüketim artışını desteklediği bilinmektedir (Dado ve Allen, 1995). Buzağı döneminden başlamak üzere düve dönemi boyunca yemden yararlanma oranı değişmektedir. Yaş ilerledikçe yemden yararlanma düşmektedir.

   Düvelerin 12 hafta yaştan 1 yaşına kadarki dönemde beslenmeleri: beslenme, yem tüketimi, GCAA, meme gelişimi ve puberta ilişkisi:

   Bu dönemde düvelere adlibitum kaba yem ve sinirli miktarda tane yem yedirilmelidir (Linn ve ark., 2008b). Yedirilecek tane yem karışımının miktar ve içeriği tamamen kaba yem kalitesi ile ilgilidir (Linn ve ark., 2008b). Bu dönemde mera, başarılı bir şekilde kullanılabilse de düvelerin hedeflenen büyüme hızlarını desteklemekte yetersiz kalır (Linn ve ark., 2008b). 6 aylık yaştan küçük düvelerin merada beslenmesi durumunda hem tane yem karışımı hem de kuru ot takviyesi gereklidir (Linn ve ark., 2008b).

   Bu dönemdeki düvelerin yedikleri kaba yemin kalitesine göre nasıl bir konsantre yem karışımının verilmesi gerektiği aşağıda bildirilmiştir. 2 aylıktan 10 aylık yaşa kadar (pubertadan önce) düvelerde büyüme hızı ne eksik ne fazla olmak şartıyla günde yaklaşık 795 gram kadar gerçekleşmelidir (Jones ve Heinrichs, 2007). Bu hedefin dışında eksik ve fazla GCAA, ileriki dönemde süt verimini olumsuz etkilemektedir (Jones ve Heinrichs, 2007). Benzer rakamlarla Zanton ve Heinrichs (2006b), 2 aydan 10 aylık yaşa kadar (puberta öncesi) düvelerin büyüme hızının günlük 795 gram olmasının, ileriki dönemde en yüksek süt verimini (ve süt proteinini) sağladığını belirtmişlerdir. Ayrıca, Dyer (2011), düvelerin sütten kesimden tohumlanıncaya kadar geçen sürede 568-794 gram GCAA gerçekleştirmek durumunda olduğunu bildirmiştir. Her ne kadar bireysel araştırmalarda düvelerin günlük olarak 590 ila 1000 gram aralığında GCAA sağlamalarının, ileriki dönemde süt verimi bakımından fark göstermediği yönündeki görüşler mevcut ise de, gerçekte popülasyon olarak ortalamalar alındığında, ideal GCAA rakamının bu dönemde 795 gram olması gerektiği ifade edilmiştir (Zanton ve Heinrichs, 2006b). Puberta (9-11 ay) sonrası düvelerin büyüme hızı, hedeflenen doğum ağırlığını tutturmak için artırılıp azaltılabilir (Zanton ve Heinrichs, 2006b). Dolayısıyla, puberta sonrası düvelerin büyüme hızında tam bir standart yoktur.

   Meme bezinin gelişimi, özellikle düvelerin 3-9 aylık yaşlarında kritiktir (Linn ve ark., 2008b). Pubertaya ulaştıktan sonra meme gelişimi GCAA’dan etkilenmemektedir (Heinrichs ve ark., 2011). Bu dönemde meme dokusu diğer dokulara oranla 3,5 kat daha fazla gelişir-büyür (Linn ve ark., 2008b). Bu dönemdeki besleme düzeyinin fazla olması ileriki laktasyon verimini olumsuz etkilemektedir (Linn ve ark., 2008b). Bu yüzden, bu dönemdeki besleme asla yağlanmaya yol açmayacak düzeyde olmalıdır (Linn ve ark. 2008b). Bu dönemdeki (pubertadan önce) yağlanma, meme dokusunun gelişimini engellemekte, endokrin sistemini bozmakta ve memenin yağ biriktirmesine sebep olmaktadır (Linn ve ark., 2008b; Bailey ve Murphy, 2009). Sınırlı yemleme yapılan düvelerin meme hacmi, adlibitum beslenenlerinkine oranla pubertada %30 daha büyük tespit edilmiştir (Ford ve ark., 1999). Ayrıca, yüksek enerjili rasyonla beslenen düvelerde puberta öncesinde meme gelişimini sağlayan bovine somatotropin (BST) hormon düzeyinin baskılandığı bildirilmiştir (Ford ve ark., 1999). Meme gelişimini sağlayan diğer bir etken olan büyüme hormonu, yüksek beslenme rejimi (yüksek enerji) sonucunda baskılanmaktadır (Breier ve ark., 1986). Yağ dokudan salgılanan leptin hormonu düvelerin yüksek beslenme rejimine (yüksek enerji) tabi tutulmaları sonucunda artmaktadır (Block ve ark., 2002). Sirkülasyondaki leptin düzeyinin yükselmesi puberta öncesi meme dokusunun gelişimini engellemektedir (Silva ve ark., 2002; Silva ve ark., 2003). Tüm bu bulgular, yüksek enerjili yemle beslenen düvelerde istenmeyen gelişmelerin olduğunu ifade etmektedir.

   Puberta öncesi dönemde rasyonun yüksek protein (%14-16) içermesi rasyondaki yüksek enerjinin etkisini azaltarak yağlanmayı önlemektedir (Linn ve ark., 2008b). Puberta sonrası meme gelişiminde beslemenin rolu tartışmalı olup, kimi araştırıcılar adlibitum beslemenin meme gelişimine etkisini vurgularken, kimi araştırmacılar ise bu tür bir etkinin olmadığı yönünde görüş bildirmektedirler (Ford ve ark., 1999).

   Holstein düveler normalde 9-10 aylık yaşta pubertaya ulaşır, 14-15 aylık yaşta tohumlanır ve 23-24 aylık yaşta doğum yaparlar (Bailey ve Murphy, 2009). Holstein ırkında olduğu gibi diğer ırklarda da puberta yaşı aynıdır, ancak Jersey irki düvelerde puberta yaşı 12-13 aydır (Bailey ve Murphy, 2009). Doğum yaşının 23-24 aya denk getirilmesi, süt veriminde optimal performansın yakalanmasıyla ilgilidir. Yapılan çalışmalarda, düvelerin daha erken yaşlarda (19-21 ay) daha az maliyetlerle ve kısa sürede doğum yapabilecekleri, ancak bu durumda düvelerin güç doğum, metabolik problemler ve süt veriminde düşme problemleri ile karşılaştıkları bildirilmiştir (Hoffman, 2003). Ayrıca, doğumda gerek zayıf gerekse yağlı düveler zor doğum problemleri ile karşılaşırlar (Linn ve ark., 2008b).

   Düvelerin 1 yaşından doğuma 2 ay kalıncaya kadarki dönemde beslenmeleri: beslenme, yem tüketimi, GCAA, vücut kondüsyon skoru, östrus ve fertilite ilişkisi:

   Bu dönemde sadece kaliteli kaba yem düvelerin ihtiyacını karşılar, ancak Ca-P ve diğer vitamin-mineral takviyesi yapılması önerilmektedir (Linn ve ark, 2008b). Kaliteli merada otlayan düveler de, başka bir yeme ihtiyaç duymazlar, ancak meranın mevsime bağlı olarak kalitesinin düşmesi durumunda bir miktar ilave yem verilmelidir (Linn ve ark., 2008b). Bu donemde arzu edilen GCAA 772-908 gramdir ve bu hedefin tutturulmasında gerekli tane yem takviyesi yapılmalıdır (Linn ve ark., 2008b: Fricke, 2013).

   Beslenme ve döl verimi ilişkisi detaylı bir konudur. Ancak burada kısaca beslenme ve düvelerde (ve genel manada ineklerde) fertilite konusuna değinilecektir. Düve rasyonlarında enerji, fosfor ve vitamin A eksikliğinde östrus görülmez (Linn ve ark., 2008b). Dolayısıyla rasyon hazırlarken bu besin unsurları ve enerjinin dengeli olmasına özen gösterilmelidir. Rasyondaki enerji fazlalığı, kan glikoz, insülin, IGF-1, gonadotropin serbestleştirici hormon (GnRH) ve luteinize edici hormon (LH) düzeylerinin yükselmesine neden olmaktadır (Santos, 2008), Kandaki bu hormon ve metabolitlerin yüksek düzeyde olması, hızlı büyümeyi, erken pubertayı ve östrusu tetikler. Rasyondaki enerji düzeyinin düşük olması durumunda ise, tersi etki oluşturarak büyüme yavaşlar ve olumsuz reprodüktif etkiler şekillenir. Düvelerde ilk östrus birçok faktöre bağlı olmakla birlikte genelde CA ile ilgilidir ve 12 aylık yaştan önce gerçekleşir (Linn ve ark., 2008b). Normalden fazla besleme (yüksek enerji) rejimi durumunda, östrus erken görülürken, zayıf besleme koşullarında da östrus gecikir (Linn ve ark., 2008b). Her iki durumda da östrus gizli de seyredebilir (Linn ve ark., 2008b). Yağlı düvelerde ilk seferde döl tutma şansı da zayıf olur (Linn ve ark. 2008b). Dolayısıyla, düve rasyonlarında enerji dengesinin (ne eksik ne fazla) kurulması gerekir. Garnsworty ve ark. (2008), ineklerde tohumlama döneminin başında, sağlıklı ovaryum fonksiyonları için rasyon nişastasının 160 gr/kg KM üzerinde, rasyon yağının ise 44 gr/kg KM altında olması gerektiğini bildirmiştir.

   B-karoten, vitamin A’nın prekürsörüdür. ß-karoten, merada ve diğer yeşil yaş yemlerde bolca bulunmaktadır. Ancak kuru ot ve mısır silajında B-karoten düzeyi düşüktür (Kamimura ve ark., 1991). ß-karoten, vitamin A’dan bağımsız olarak çalıştığı ve süt sığırları rasyonlarında konsantrasyonları arttıkça reprodüktif performansın artırdığı bildirilmiştir (Kawashima ve ark., 2012).

   Rasyon fosfor düzeyinin % 0,2’den az olması durumunda reprodüktif fonksiyonların aksadığı bildirilmiştir (McClure, 1994). Ancak, fosforun rasyonda fazla oranda bulunması ise rasyonun dengesini bozmakla birlikte, dışkı ile atıldığından çevre kirliliğine neden olmaktadır (Spears ve ark., 2003). İz minerallerden selenyum, rasyona ilave edildiğinde reprodüktif fayda sağladığı rapor edilmiştir (Santos, 2008).

   Rasyonda kullanılan iyonoforlar, leptinin etkisini artırarak fertiliteyi etkilemekte ve puberta yaşını düşürmektedir (Pence ve ark., 2008). Leptin düzeyi, yüksek enerjili rasyonla beslemede yükselmekte ve GnRH salınımını artırmaktadır (Schneider, 2004). Yüksek miktarda pamuk tohumu ile birlikte tüketilen gosipol, düve ve ineklerde fertiliteyi olumsuz etkilemektedir (Bisinotto ve ark., 2012). Pamuk tohumunun rasyonlarda kullanımı ve sınırları, aşağıda yemler kısmında verilmiştir.

   Düvelerin ergenlik öncesi protein ihtiyaçları %14-15 kadardır. Bu miktar, vücut CA’nın KM bazında günlük %2,15’ine karşılık gelir (Zanton ve Heinrichs, 2008). Protein ihtiyacı ergenlik sonrası düveler için %13-14 olup, bu miktar vücut CA’nın KM bazında günlük %1,65’ine karşılık gelir (Zanton ve Heinrichs, 2008).

   Düve için hazırlanan rasyonda ham protein düzeyi, özellikle protein türü, düve fertilitesinde önem taşımaktadır. Fazla miktarda rumende çözünen türden protein (RDP), fertilite problemlerine neden olmaktadır. Aşağıda RDP ve RUP hakkında detaylı bilgi verilmiştir. Elrod ve Butler (1993). 14 aylık yaştan büyük holstein düve rasyonlarına ham proteinin %73 kadarı RDP (normal düzey) veya %82,5 düzeyinde RDP (yüksek düzey) yedirmişler ve yüksek düzeyde RDP içeren rasyonun, ilk kızgınlıktaki gebe kalma oranını düşürdüğü (%61 ve %82), plazma üre nitrojen (PUN) düzeyini yükselttiği ve uterus pH’sını düşürdüğünü bulmuşlardır. Bu sonuçlara göre, rasyondaki fazla miktardaki RDP, luteal fazda uterus pH’sını düşürerek fertilite problemlerine neden olmaktadır (Elrod ve Butler, 1993). Uterus pH’sının yükselmesi aynı zamanda folüküler gelişmeyi ve embriyonik büyümeyi de engellemektedir (Tamminga, 2006).

   Rasyonlarda yüksek düzeyde RDP kullanımı sadece düvelerde değil aynı zamanda süt sığırlarında da fertilite problemlerine neden olmaktadır Ancak bu durum, düve ve süt ineklerinde ürenin uygun düzeylerde kullanımına engel değildir. Üre hakkında detaylı bilgi aşağıda yemler kısmında verilmiştir. Rasyonlarda protein ve RDP kullanımı konusunda önemli kriterler belirlenmiştir. Örneğin, süt sığırlarında rasyon ham proteini %20’yi aşmamalı, total proteinin %65’ten fazlası RDP olmamalı, protein ve enerji dengesi kurulmalı (bunun için rasyona yağ katılabilir) ve rutin olarak süt üre nitrojeni (BUN) takip edilmelidir (Young, 2003).

   Plazma ve süt üre nitrojen konsantrasyonları benzer değerleri taşımaktadır, dolayısıyla bu iki parametreden birinin ölçülmesi diğeri hakkında yaklaşık olarak aynı bilgiyi vermektedir (Broderick ve Clayton, 1997). Ancak daha pratik olması bakımından laktasyondaki inekler için sütte üre bakılması tercih edilmektedir. Düvelerde henüz süt salgısı gerçekleşmediğinden plazma üre düzeyine bakılabilir. Plazma üre nitrojen ve süt üre nitrojen değerleri tipik olarak sırasıyla 16,2 ve 14,8 mg/100 ml olarak belirtilmiştir (Broderick ve Clayton, 1997). Bu manada, kan ve sütteki üre düzeyinin yüksek çıkması daima fertilite bakımından risk olarak algılanmaktadır. Bu sonuçlan destekleyen birçok araştırma mevcuttur.

   Rasyondaki ham protein, 1- rumende hidrolize olan (parçalanan) protein RDP-rumen degradable protein) ve 2- rumende hidrolize olmayarak ince bağırsağa geçen protein (RUP - rumen undegradable protein) kısımlarından oluşur  (Ensminger ve ark., 1990). RUP, rumende parçalanmadan ince bağırsağa geçtiği için by-pass protein ismini de alır. RDP ise, rumende tamamen parçalanarak ince bağırsağa geçemeyen ham protein kısmıdır ve rumen bakterilerinin beslenmesi için gereklidir. RDP, üre gibi protein olmayan nitrojen kaynakları olabileceği gibi yemlerde doğal olarak bulunan gerçek protein (amino asit) kaynağı da olabilir. Aşağıdaki tablolarda da bazı yemlerde bulunan proteinlerin by-pass oranları verilmiştir.

   Düveler 12 aylık yaştan önce kızgınlık gösterir ve tohumlanması durumunda da gebe kalarak doğum yapabilir. Ancak bu durumda, düvenin buzağıyı (fetüsü) büyütmesi ve sağlıklı bir buzağı vermesi beklenemez. Düvelerin ancak uygun canlı ağırlık ve vücut yapısında olduklarında tohumlanarak gebe kalmaları gerekir. Düveler için uygun yaşa gelmiş olanlardan, yine uygun canlı ağırlık ve VKS şartlarına sahip olanlar tohumlanmalıdır. Düveler ancak bu durumda sağlıklı buzağı vererek optimal laktasyon performansı gösterebilirler. Farklı ırktan düvelere ait tohumlama yaş, CA ve VKS verileri aşağıda bildirilmiştir:

   Düvelerin besin madde ihtiyaçları hesaplanırken, çevre faktörleri göz önünde bulundurulmalıdır. Düvelerin besin madde-enerji ihtiyaçları, barınak tipleri, mevsim, çevre çamur durumu, parazit varlığı ve rasyonda iyonofor kullanma durumuna göre değişmektedir (Fox ve ark., 1988; Howard ve ark, 1993). Kötü çevre şartlarında doğal olarak stres oluştuğundan, besin madde ve enerji ihtiyaçları artmaktadır. Örneğin, açık barınak tipinde ve yaz mevsiminde, parazitlerden arınmış ve etraftaki çamur varlığının ortadan kaldırıldığı ve rasyonda iyonofor kullanıldığı bir beslenme rejiminde 365 kg CA’ya sahip (817 gram GCAA) bir düvenin konsantre yem ihtiyacı 908 gram tane mısırdır. Ancak, kötü çevre şartlarında barındırılan (açıkta barınma, kış şartları ve aşırı çamurlu çevre) ve rasyonda iyonofor kullanılmayan aynı özelliklerdeki bir düvenin konsantre yem ihtiyacı ise 2859 gram tane mısır ve 227 gram soya küspesidir (Howard ve ark., 1993). Bu tür çevre şartlarına, çevre ısısı, rüzgar hızı, tüylerin uzunluğu gibi etkenlerde eklendiğinde düvelerin besin madde ve enerji ihtiyaçları tekrar gözden geçirilmelidir (Fox ve ark., 1988). Monensin ve lasolocid gibi iyonoforlar, yemden yararlanmayı ve GCAA destekler nitelikte özelliğe sahiptir. Düvelerde kullanılan iyonofor günlük NEb ihtiyacını 0,23 Mcal kadar azaltmaktadır (Crowley ve ark., 1991). İyonoforların antibiyotik etkisi dışında koksidiyozla mücadele konusunda da etkileri söz konusu olup, düve rasyonlarına katılması durumunda hedef tohumlama canlı ağırlığına (363 kg) 1 ay erken varılması gibi avantajı vardır (Kellems ve Church, 2002). Düve rasyonlarında iyonofor kullanımı, ülkemizde yasak olmasına karşın yemden yararlanmayı artıran bir etmendir. Bu manada, ülkemizde düvelerden elde edilen verilerin yurtdışındaki verilerle karşılaştırılması yapılırken bu konular dikkate alınmalıdır. İyonoforların ruminant rasyonlarında kullanılması, avantaj ve dezavantajları, Avrupa Birliği müktesebati ve diğer detaylar başka bir platformda tartışılması gereken konulardır.

   Holstein ve Jersey ırkı düvelerin aylara göre KM tüketimleri, GCAA ve uygun iskelet gelişimi için önemli bir parametredir. Canlı ağırlık temelinde tüketilmesi gereken KM miktarları, düvelerin aşırı yağlı veya zayıf olmalarına engel olmak bakımından da önemlidir. Bütün bu parametreler, reprodüktif fonksiyonlarla da ilgilidir. Aşağıda, Holstein ve Jersey ırkı düvelerin yaşlarına göre KM tüketimleri verilmiştir.

   Doğuma 2 ay kala besleme:

   Doğumuna 60 gün kala düveler, daha önce doğum yapmış kurudaki ineklerle birlikte adaptasyon sağlamaları ve sosyalleşmeleri için aynı ortamda barındırılırlar (Litherland, 2009). Daha önce doğum yapmış kurudaki ineklere, yüksek enerji tüketimini engellemek için orta düzey (kontrollü) enerji içeren ($660 TDN) ve temelde silaj ve samandan oluşan rasyonlar adlibitum olarak yedirilir (Beever ve ark., 2006; Janovick- Guretzky ve ark., 2006). Ancak, ilk doğumunu yapacak düveler için bu dönemde beslenme rejimi hakkındaki bilgiler henüz netlik kazanmamıştır. Yapılan bir araştırmada, doğum öncesi orta düzeyde enerji içeren (%60 TDN) rasyonları tüketen düvelerin, daha yüksek enerjili (% 70 TDN) rasyon tüketen düvelere oranla, doğum sonrası daha çok KM tükettiği ancak süt verim ve kalitesinin etkilenmediği bildirilmiştir (Grummer ve ark., 1995). Başka bir araştırmada, yüksek kaba yemden oluşan ve orta düzey enerji içeren rasyonları tüketenlere veya sınırlı yemleme yapılanlara oranla, düvelerin doğum öncesinde fazla enerji ile beslemeleri sonucu doğum sonrası yem tüketiminin düştüğü bulunmuştur (Janovick-Guretzky ve ark... 2006). Düvelerin bu dönemde yüksek enerjili rasyon tüketmeleri aynı zamanda güç doğumlara ve doğum sonrası metabolik problemlere de neden olmaktadır (Hoffman ve ark., 1996).

   Bu dönemdeki besleme, laktasyondaki süt verimini etkilemektedir (Linn ve ark, 2008b). Bu dönemde düvelere %12,7 den fazla HP içeren rasyonlar verilmesi gerekir (Santos ve ark., 2001). Yapılan bir araştırmada, %14,7 HP içeren rasyonla beslemede, % 12,7 HP içeren rasyonla beslemeye oranla, düvelerin ilk 120 günlük laktasyon döneminde günde ortalama 3,1 kg daha fazla süt (%3,5 yağlı) ürettikleri gözlenmiştir (Santos ve ark., 2001).

   Doğuma 2 ay kala dönemde kaba yemin kalitesine ve düvenin kondüsyonuna bağlı olarak tane yem takviyesi yapılır. Buradaki doğru ölçü, doğumdan 6 hafta öncesinden başlamak üzere rasyonun protein, mineral ve vitamin dengesinin sağlanmasının yanı sıra, düvelere günlük olarak vücut ağırlıklarının %1’i kadar tane yem vermektir (Linn ve ark.2008b). Düvelerin büyüme hızı bu dönemde 800-1000 gr/gün olabilir (Linn ve ark. 2008b, Fricke, 2013). İdeal doğum ağırlığına ulaşmak için belirtilen aralıkta GCAA için küçük değişimler ve manipülasyonlar yapılabilir. Doğuma kadar hızlı büyümelerini devam ettiren ancak laktasyonda da ilave büyümeye ihtiyaç duyan düveler, doğumda büyümeyi tamamlamış düvelere oranla daha verimli laktasyon dönemi geçirirler (Linn ve ark., 2008b). Dolayısıyla, doğum yapan düvelerin doğum sonrasında da büyümeye devam etmeleri normaldir ve arzu edilen bir durumdur. Kaldı ki, aşırı büyüme oranıyla doğum yapan düveler, güç doğumla karşılaşır, metabolik problemlerle karşılaşırlar ve süt veriminde düşüş yaşarlar (Linn ve ark., 2008b).

   Doğum öncesi metabolik faaliyeteler bakımından da düve ve daha önce doğum yapmış inekler arasında farklılıklar mevcuttur. Bu farklılıklar, daha çok hala büyümekte olan düvelerin, besin maddelerini öncelikli olarak büyümeye dönüştürmeleri tarzındadır (Wathes ve ark., 2007). Örneğin, daha önce doğum yapmış ineklere oranla, ilk kez doğum yapan düvelerde yüksek leptin ve ve IGF-1 ancak düşük B-hidroksibutarat (BHBA) konsantrasyonları tespit edilmiştir (Wathes ve ark., 2007).

   Düvelerin ilk doğumlarında karşılaşabilecekleri(süt hummasi ve abomasum deplasmanı gibi sağlık problemleri, 2., 3. doğumlarını gerçekleştiren ineklere oranla, daha az sıklıkla görülür (Litherland, 2009). Ancak, ilk doğumlarını gerçekleştiren düvelerde, 2., 3. doğumlarını gerçekleştiren ineklere oranla, mastitis görülme prevalansı çok daha yüksektir (Miltenburg ve ark., 1996; Barkema ve ark., 1998; Nyman ve ark., 2007). Doğum sonrasında, ilk doğumunu gerçekleştiren düveler, diğer ineklere oranla daha az süt verirler ancak yine de negatif enerji dengesi problemi ile karşı karşıya kalırlar (Cavestany ve ark., 2005; Wathes ve ark., 2007).

   Doğum yapacak düve ve ineklerde meme ödemi doğumdan birkaç hafta önce başlamaktadır. Doğumdan 2 hafta öncesinde meme ödemine neden olan tuz miktarının fazlasından sakınmak gerekir (Linn ve ark., 2008b). Meme ödemlerinde, genetik, aşırı miktar tane yemle besleme ve rasyonda sodyum (mutfak tuzu) ve potasyum gibi minerallerin fazlalığından kaynaklanmaktadır (NRC, 2001). Yapılan bir araştırmada (Melendez ve ark.2006), özellikle düvelerde daha önce doğum yapmış ineklere oranla meme ödemlerinin daha sık görüldüğü bildirilmiştir.

   Düvelerin ve daha önce doğum yapmış ineklerin kuru dönemde egzersiz yaptırılması (etrafta dolaştırılması - hareket ettirilmesi), stresi azalttığı gibi doğum sonrasında daha az problemlerle karşılaşılmalarına ve asit-baz dengesini kurmaya yardımcı olduğu bildirilmiştir (Davidson ve Beede, 2009).

   Doğuma 2 ay kala, kuru dönemdeki bir ineğe yedirilen rasyon aynı zamanda düveye de yedirilebilir. Bu manada farklılık bulunmamaktadır. Ancak doğuma birkaç hafta kala, gebe düve ve kurudaki ineğin beslenmeleri farklıdır (Eastridge ye Weiss, 1998). Doğuma birkaç hafta kala, düvelerin protein ihtiyacı 15-16 iken, aynı dönemde kurudaki ineğin ihtiyacı %12-14 kadardır (Eastridge ve Weiss, 1998). Bu dönemde düve ve kurudaki ineğin enerji ihtiyaçları benzer olmakla birlikte (Mcal/gün) düve rasyonlarındaki enerjinin %20 kadar artırılması faydalıdır (Eastridge ve Weiss, 1998). Özetle, bu dönemde düvelerin enerji ve protein ihtiyaçları kurudaki ineklerinkinden fazladır. Yine bu dönemde, kurudaki ineklere verilen anyonik tuzlar düvelere verilmemelidir (Eastridge ve Weiss, 1998). Anyonik tuzlar (magnezyum sülfat, kalsiyum sülfat, amonyum sülfat, amonyum ca klorit, kalsiyum klorit ve magnezyum klorit), anyon-katyon dengesini (dietary cation-anion differences - DCAD) düzenleyerek (düşürerek) doğum sonrası özellikle süt humması problemi ile başa çıkmada ve kemiklerden Ca mobilizasyonu ve bağırsaklardan emilimine yardımcı olan önemli yem katkı maddeleridir. İlk doğumunu yapacak olan düveler hala büyümelerine ve kemik gelişimlerine devam ettikleri için kemikteki Ca kolayca mobilize olabilir (Litherland, 2009). Bu manada, doğum yapacak düvelere anyonik tuzlar verilmez. Yapılan bir araştırmada (Moore ve ark., 2000), DCAD olarak, +15, 0 ve-15 meq/100 gr değerler içeren yem katkılar kullanılmış ve ilk doğumunu yapacak ve -15 DCDA rasyonu ile beslenen düvelerde, daha önce doğum yapmış ineklere oranla, yem tüketiminde, canlı ağırlıkta ve enerji balansında düşmeler görülmüştür. Bu manada düveler kendi metabolik düzenlemelerini yaparak anyon-katyon dengesine ihtiyaç duymadan Ca dengesini kurmaktadırlar (Moore ve ark., 2000). İleriki kısımlarda (inek besleme) (DCDA ile ilgili daha fazla bilgi verilecektir.

Gebeliğin son döneminde (son 2 ay) düvelere yedirilecek tane yem karışımı, laktasyonda yedirilecek tane yem karışımına benzer olmalıdır. (Kellems ve Church, 2002). Bu tür bir besleme stratejisi, hem son dönemde fetüsün gelişimini desteklemek için hem de doğum sonrasında büyümelerine devam eden düvelerin büyümesi ve süt verimini desteklemek için yem tüketimini artırmak adına gereklidir (Kellems ve Church, 2002).

 Derleyen: Veteriner Hekim Tolga GÜNDÜZ

 Kaynak: Prof. Dr. Osman KÜÇÜK (Pratik buzağı, düve, süt sığırı ve besi sığırı beslenmesi)

 

 
Veteriner.CC

Copyright © 2007 - 2021 Veteriner.CC®
Her Hakkı Saklıdır - All right reserved