SÜT IRKI DÜVE BESLEMESİ
Süt ırkı düvelerin yetiştirilmesinde dünyaca kabul gören
uygulamalar mevcuttur. Bu uygulamalardan en önemlisi Amerika’da
düveler için belirlenen standartlardır.
Altın Standartlar temelinde, rutin iç ve dış paraziter
mücadelenin ve aynı şekilde enfeksiyöz hastalıklara karşı
aşıların, bölgesel şartlar ve riskler göz önünde bulundurularak
yapılması gerektiği ve doğuma 4-8 hafta kala hastalık baskısının
mevcut olduğu durumlarda, aşıların tekrarlanmasının kolostrum
antibody kalitesini yükseltmek adına gerekliliği vurgulanmıştır.
Bu sistemde, düveler 13 -15 aylık yaşta, 374 -408 kg CA’da, >127
cm kalça yüksekliğinde (hip height) ve >122 cm cidago
yüksekliğinde (wither height) tohumlanırlar. Bu şartlarda
tohumlanan düveler, 22-24 aylık yaşta doğum yaparlar.
Tohumlanmadan en az 30 gün önce düveler uygun dozdaki canlı
aşılarla aşılanırlar. İlk tohumlamada geleneksel sperm ile
yapıldığında döl tutma oranının >%70, dişi sperm (sexed semen)
ile yapıldığında ise bu oran daha az (% 58-73) oranda
gerçekleşir. Tohumlamadaki diğer bir ölçü ise, düvelerin
%85’inin 3 kızgınlık siklusu sonrasında gebe kalmalarıdır.
Yine bu sistemde, devamlı olarak beslenme uzmanı ve veteriner
hekimle sürekli temasta olunması gerektiği bildirilmiştir. Doğum
yapan düve canlı ağırlığının 612,3 kg ve vücut kondüsyon
skorunun 5 üzerinden 3,5 olması gerektiği bu sistemde, abort
oranının ise %3 olması normal kabul edilir.
Free stall olarak isimlendirilen serbest duraklı barınak
sisteminde, düveler taban altlığı kumdan, talaştan ve
lastik-kauçuk gibi maddelerden yapılmış temiz-kuru bölmelerde
yatar-dinlenirler. Hayvanlar istediği zaman serbestçe etrafta
dolaşır ve su içerler. Otomatik kaşağıyı da istedikleri zaman
kullanırlar. Yemleme zamanı hayvanlar yem yemek için yemliklere
gelirler. Ancak bazı çiftliklerde bilgisayarlı yemliklerle (computerized
feed bunk) hayvanın bireysel olarak ne kadar yem tükettiği
ölçülebilir. Hayvan, boynunda bulunan tanıtım kartı ile yemliğe
yaklaştığında, sistem tarafından tanınarak yem yemesine izin
verilir. Hayvanın yemliğe ilk geldiği ve ayrıldığı zamanda,
yemliğin kendisi tarafından yapılan otomatik tartım, hayvanın
bireysel olarak ne kadar yem tükettiğini belirlemektedir. Free
stall sisteminde, süt sığırları için bilgisayarlı yemlikle
birlikte süt sığırları için robot ile sağım da yapılırsa,
hayvanlar kendi başlarına istediği zaman yem yer, su içer,
sağıma gider, dinlenir veya dolaşırlar. Düvelerin yattıkları
bölme (yatak) dışındaki kısımlar sürekli idrar ve dışkı ile
kirlenir ancak gerekli önlemlerle temizlenir. Temizleme
konusunda bu tür alanlarda, otomatik sıyırıcı ve ya manuel
temizleyici hatta gezici robot şeklindeki temizleme robotları
ile sürekli temizleme söz konusudur. Bu tür sistemler
yurtdışında oldukça yaygın olup, ülkemizde de yavaş yavaş
görülmeye başlanmaktadır.
Düvelerin barındırıldığı alanlar cereyan akımından korunmuş,
temiz hava sağlayan, kuru, temiz olmalıdır. Açık alanda
barındırılan düvelerin rüzgâr ve güneşten koruma sistemleri
bulunmalıdır.
Yukarıda bahsi geçen standartlar, genel düve yetiştiriciliği ile
ilgili olup, beslenme ile ilgili diğer görüş ve detaylar aşağıda
verilmiştir.
Düve beslemesinde genel stratejiler:
Düvelerin beslenme düzeyi, aşırı enerji alımını önleyecek
şekilde planlanır. Bu yapılırken, yüksek miktarda kaba yemin
adlibitum düzeyde yedirilmesi ile veya konsantre yemle birlikte
az miktarda kaba yemin, sınırlı miktarda yedirilmesi ile
gerçekleştirilir. Sınırlı yemleme ekonomik olduğu kadar, yemden
yararlanmayı artırır ve daha az dışkı üretilmesine neden olur.
Sınırlı yemlemede, daha az miktarda yem kullanıldığından yemin
enerji-besin madde içeriği yüksektir, diğer bir ifadeyle kaba
yem oranı düşüktür.
Konsantre karışımı, genelde %80 oranında tahıl tanesi, protein
küspesi ve yan ürünlerden ve kalan %20’lik kısım ise kaba yem ve
mineral takviyesinden (saplement) oluşur (Beck ve ark., 2005).
Bu sistemde yem tüketimi vücut ağırlığının % 2-2,3 oranında
gerçekleşir ve bu düzeyde besleme 681-908 gram GCAA’nı destekler
niteliktedir (Beck ve ark., 2005).
Düve rasyonlarında konsantre yemlerin %75 gibi yüksek oranda
kullanılması durumunda köpüklü şişme (timpani - bloat)
şekillenebilir (Zanton ve Heinrichs, 2008). Ancak düvelerde
konsantre yemin yoğun kullanıldığı durumlarda sınırlı yemleme
yapıldığından bu problem çok görülmez. Ayrıca, timpani ve
köpüklü şişmeyi önleyen yem katkıları da kullanılabilir.
Yapılan bir araştırmada, Holstein ırkı düvelere (460 kg CA) 111
gün süreyle eşit enerji ve protein içeren rasyonlardan adlibitum,
adlibitumun % 90 ve % 80’i (%63 kaba yem, %37 konsantre yem, NDF:
%35) oranlarında rasyonlar yedirilmiş ve çalışma sonunda az
miktarda yem tüketen düvelerin, CA değişimlerinin diğerlerine
oranla farklı olmadığı, %25 daha fazla yemden yararlandığı ve
daha az dışkı ürettikleri gözlenmiştir (Hoffman ve ark., 2007).
Ayni çalışmada, sınırlı miktarda yem tüketen düvelerin laktasyon
performansının daha iyi olduğu, bu düvelerden doğan buzağı CA’
larının ve zor doğum oranının problemsiz olduğu gözlenmiştir (Hoffman
ve ark., 2007). Yapılan başka bir araştırmada ise (Zanton ve
Heinrichs, 2007), 125 kg CA’a sahip düvelerin 245 gün süreyle
(erginlik öncesi tüm dönem) %75 konsantre veya %75 kaba yem
içeren rasyonları tüketilmesi sağlanmış ve eşit GCAA sağlayacak
derecede yem miktarları yedirilmiştir. Çalışma sonucunda,
kontrollü olarak (sinirli miktar) yedirilen konsantre yemin
düvelerde, GCAA, iskelet büyüme oranı, gebe kalma oranı, puberta
yaşı, doğum yaşı ve ağırlığı ve laktasyon performansını olumlu
manada desteklediği bulunmuştur.
Düvelerin sınırlı yem miktarı verilerek beslenmesinde tam doyum
gerçekleşmediği için açlıktan kaynaklanan aşırı davranış
problemleri görülmemektedir (Hoffman ve ark., 2007). Düveler,
bağırma ve farklı davranışlar sergileseler dahi bunlar problem
oluşturacak düzeyde asla olmaz ve 7-10 gün içinde ortadan kalkar
(Hoffman ve ark., 2007). Sınırlı yemleme sonrası düveler tam
yemlemeye geçtiklerinde, Rumen kapasitesinin çok çabuk bir
zamanda kendini ayarlayarak yem tüketim artışını desteklediği
bilinmektedir (Dado ve Allen, 1995). Buzağı döneminden başlamak
üzere düve dönemi boyunca yemden yararlanma oranı değişmektedir.
Yaş ilerledikçe yemden yararlanma düşmektedir.
Düvelerin 12 hafta yaştan 1 yaşına kadarki dönemde beslenmeleri:
beslenme, yem tüketimi, GCAA, meme gelişimi ve puberta ilişkisi:
Bu dönemde düvelere adlibitum kaba yem ve sinirli miktarda tane
yem yedirilmelidir (Linn ve ark., 2008b). Yedirilecek tane yem
karışımının miktar ve içeriği tamamen kaba yem kalitesi ile
ilgilidir (Linn ve ark., 2008b). Bu dönemde mera, başarılı bir
şekilde kullanılabilse de düvelerin hedeflenen büyüme hızlarını
desteklemekte yetersiz kalır (Linn ve ark., 2008b). 6 aylık
yaştan küçük düvelerin merada beslenmesi durumunda hem tane yem
karışımı hem de kuru ot takviyesi gereklidir (Linn ve ark.,
2008b).
Bu dönemdeki düvelerin yedikleri kaba yemin kalitesine göre
nasıl bir konsantre yem karışımının verilmesi gerektiği aşağıda
bildirilmiştir. 2 aylıktan 10 aylık yaşa kadar (pubertadan önce)
düvelerde büyüme hızı ne eksik ne fazla olmak şartıyla günde
yaklaşık 795 gram kadar gerçekleşmelidir (Jones ve Heinrichs,
2007). Bu hedefin dışında eksik ve fazla GCAA, ileriki dönemde
süt verimini olumsuz etkilemektedir (Jones ve Heinrichs, 2007).
Benzer rakamlarla Zanton ve Heinrichs (2006b), 2 aydan 10 aylık
yaşa kadar (puberta öncesi) düvelerin büyüme hızının günlük 795
gram olmasının, ileriki dönemde en yüksek süt verimini (ve süt
proteinini) sağladığını belirtmişlerdir. Ayrıca, Dyer (2011),
düvelerin sütten kesimden tohumlanıncaya kadar geçen sürede
568-794 gram GCAA gerçekleştirmek durumunda olduğunu
bildirmiştir. Her ne kadar bireysel araştırmalarda düvelerin
günlük olarak 590 ila 1000 gram aralığında GCAA sağlamalarının,
ileriki dönemde süt verimi bakımından fark göstermediği
yönündeki görüşler mevcut ise de, gerçekte popülasyon olarak
ortalamalar alındığında, ideal GCAA rakamının bu dönemde 795
gram olması gerektiği ifade edilmiştir (Zanton ve Heinrichs,
2006b). Puberta (9-11 ay) sonrası düvelerin büyüme hızı,
hedeflenen doğum ağırlığını tutturmak için artırılıp
azaltılabilir (Zanton ve Heinrichs, 2006b). Dolayısıyla, puberta
sonrası düvelerin büyüme hızında tam bir standart yoktur.
Meme bezinin gelişimi, özellikle düvelerin 3-9 aylık yaşlarında
kritiktir (Linn ve ark., 2008b). Pubertaya ulaştıktan sonra meme
gelişimi GCAA’dan etkilenmemektedir (Heinrichs ve ark., 2011).
Bu dönemde meme dokusu diğer dokulara oranla 3,5 kat daha fazla
gelişir-büyür (Linn ve ark., 2008b). Bu dönemdeki besleme
düzeyinin fazla olması ileriki laktasyon verimini olumsuz
etkilemektedir (Linn ve ark., 2008b). Bu yüzden, bu dönemdeki
besleme asla yağlanmaya yol açmayacak düzeyde olmalıdır (Linn ve
ark. 2008b). Bu dönemdeki (pubertadan önce) yağlanma, meme
dokusunun gelişimini engellemekte, endokrin sistemini bozmakta
ve memenin yağ biriktirmesine sebep olmaktadır (Linn ve ark.,
2008b; Bailey ve Murphy, 2009). Sınırlı yemleme yapılan
düvelerin meme hacmi, adlibitum beslenenlerinkine oranla
pubertada %30 daha büyük tespit edilmiştir (Ford ve ark., 1999).
Ayrıca, yüksek enerjili rasyonla beslenen düvelerde puberta
öncesinde meme gelişimini sağlayan bovine somatotropin (BST)
hormon düzeyinin baskılandığı bildirilmiştir (Ford ve ark.,
1999). Meme gelişimini sağlayan diğer bir etken olan büyüme
hormonu, yüksek beslenme rejimi (yüksek enerji) sonucunda
baskılanmaktadır (Breier ve ark., 1986). Yağ dokudan salgılanan
leptin hormonu düvelerin yüksek beslenme rejimine (yüksek
enerji) tabi tutulmaları sonucunda artmaktadır (Block ve ark.,
2002). Sirkülasyondaki leptin düzeyinin yükselmesi puberta
öncesi meme dokusunun gelişimini engellemektedir (Silva ve ark.,
2002; Silva ve ark., 2003). Tüm bu bulgular, yüksek enerjili
yemle beslenen düvelerde istenmeyen gelişmelerin olduğunu ifade
etmektedir.
Puberta öncesi dönemde rasyonun yüksek protein (%14-16) içermesi
rasyondaki yüksek enerjinin etkisini azaltarak yağlanmayı
önlemektedir (Linn ve ark., 2008b). Puberta sonrası meme
gelişiminde beslemenin rolu tartışmalı olup, kimi araştırıcılar
adlibitum beslemenin meme gelişimine etkisini vurgularken, kimi
araştırmacılar ise bu tür bir etkinin olmadığı yönünde görüş
bildirmektedirler (Ford ve ark., 1999).
Holstein düveler normalde 9-10 aylık yaşta pubertaya ulaşır,
14-15 aylık yaşta tohumlanır ve 23-24 aylık yaşta doğum yaparlar
(Bailey ve Murphy, 2009). Holstein ırkında olduğu gibi diğer
ırklarda da puberta yaşı aynıdır, ancak Jersey irki düvelerde
puberta yaşı 12-13 aydır (Bailey ve Murphy, 2009). Doğum yaşının
23-24 aya denk getirilmesi, süt veriminde optimal performansın
yakalanmasıyla ilgilidir. Yapılan çalışmalarda, düvelerin daha
erken yaşlarda (19-21 ay) daha az maliyetlerle ve kısa sürede
doğum yapabilecekleri, ancak bu durumda düvelerin güç doğum,
metabolik problemler ve süt veriminde düşme problemleri ile
karşılaştıkları bildirilmiştir (Hoffman, 2003). Ayrıca, doğumda
gerek zayıf gerekse yağlı düveler zor doğum problemleri ile
karşılaşırlar (Linn ve ark., 2008b).
Düvelerin 1 yaşından doğuma 2 ay kalıncaya kadarki dönemde
beslenmeleri: beslenme, yem tüketimi, GCAA, vücut kondüsyon
skoru, östrus ve fertilite ilişkisi:
Bu dönemde sadece kaliteli kaba yem düvelerin ihtiyacını
karşılar, ancak Ca-P ve diğer vitamin-mineral takviyesi
yapılması önerilmektedir (Linn ve ark, 2008b). Kaliteli merada
otlayan düveler de, başka bir yeme ihtiyaç duymazlar, ancak
meranın mevsime bağlı olarak kalitesinin düşmesi durumunda bir
miktar ilave yem verilmelidir (Linn ve ark., 2008b). Bu donemde
arzu edilen GCAA 772-908 gramdir ve bu hedefin tutturulmasında
gerekli tane yem takviyesi yapılmalıdır (Linn ve ark., 2008b:
Fricke, 2013).
Beslenme ve döl verimi ilişkisi detaylı bir konudur. Ancak
burada kısaca beslenme ve düvelerde (ve genel manada ineklerde)
fertilite konusuna değinilecektir. Düve rasyonlarında enerji,
fosfor ve vitamin A eksikliğinde östrus görülmez (Linn ve ark.,
2008b). Dolayısıyla rasyon hazırlarken bu besin unsurları ve
enerjinin dengeli olmasına özen gösterilmelidir. Rasyondaki
enerji fazlalığı, kan glikoz, insülin, IGF-1, gonadotropin
serbestleştirici hormon (GnRH) ve luteinize edici hormon (LH)
düzeylerinin yükselmesine neden olmaktadır (Santos, 2008),
Kandaki bu hormon ve metabolitlerin yüksek düzeyde olması, hızlı
büyümeyi, erken pubertayı ve östrusu tetikler. Rasyondaki enerji
düzeyinin düşük olması durumunda ise, tersi etki oluşturarak
büyüme yavaşlar ve olumsuz reprodüktif etkiler şekillenir.
Düvelerde ilk östrus birçok faktöre bağlı olmakla birlikte
genelde CA ile ilgilidir ve 12 aylık yaştan önce gerçekleşir (Linn
ve ark., 2008b). Normalden fazla besleme (yüksek enerji) rejimi
durumunda, östrus erken görülürken, zayıf besleme koşullarında
da östrus gecikir (Linn ve ark., 2008b). Her iki durumda da
östrus gizli de seyredebilir (Linn ve ark., 2008b). Yağlı
düvelerde ilk seferde döl tutma şansı da zayıf olur (Linn ve
ark. 2008b). Dolayısıyla, düve rasyonlarında enerji dengesinin
(ne eksik ne fazla) kurulması gerekir. Garnsworty ve ark.
(2008), ineklerde tohumlama döneminin başında, sağlıklı ovaryum
fonksiyonları için rasyon nişastasının 160 gr/kg KM üzerinde,
rasyon yağının ise 44 gr/kg KM altında olması gerektiğini
bildirmiştir.
B-karoten, vitamin A’nın prekürsörüdür. ß-karoten, merada ve
diğer yeşil yaş yemlerde bolca bulunmaktadır. Ancak kuru ot ve
mısır silajında B-karoten düzeyi düşüktür (Kamimura ve ark.,
1991). ß-karoten, vitamin A’dan bağımsız olarak çalıştığı ve süt
sığırları rasyonlarında konsantrasyonları arttıkça reprodüktif
performansın artırdığı bildirilmiştir (Kawashima ve ark., 2012).
Rasyon fosfor düzeyinin % 0,2’den az olması durumunda
reprodüktif fonksiyonların aksadığı bildirilmiştir (McClure,
1994). Ancak, fosforun rasyonda fazla oranda bulunması ise
rasyonun dengesini bozmakla birlikte, dışkı ile atıldığından
çevre kirliliğine neden olmaktadır (Spears ve ark., 2003). İz
minerallerden selenyum, rasyona ilave edildiğinde reprodüktif
fayda sağladığı rapor edilmiştir (Santos, 2008).
Rasyonda kullanılan iyonoforlar, leptinin etkisini artırarak
fertiliteyi etkilemekte ve puberta yaşını düşürmektedir (Pence
ve ark., 2008). Leptin düzeyi, yüksek enerjili rasyonla
beslemede yükselmekte ve GnRH salınımını artırmaktadır (Schneider,
2004). Yüksek miktarda pamuk tohumu ile birlikte tüketilen
gosipol, düve ve ineklerde fertiliteyi olumsuz etkilemektedir (Bisinotto
ve ark., 2012). Pamuk tohumunun rasyonlarda kullanımı ve
sınırları, aşağıda yemler kısmında verilmiştir.
Düvelerin ergenlik öncesi protein ihtiyaçları %14-15 kadardır.
Bu miktar, vücut CA’nın KM bazında günlük %2,15’ine karşılık
gelir (Zanton ve Heinrichs, 2008). Protein ihtiyacı ergenlik
sonrası düveler için %13-14 olup, bu miktar vücut CA’nın KM
bazında günlük %1,65’ine karşılık gelir (Zanton ve Heinrichs,
2008).
Düve için hazırlanan rasyonda ham protein düzeyi, özellikle
protein türü, düve fertilitesinde önem taşımaktadır. Fazla
miktarda rumende çözünen türden protein (RDP), fertilite
problemlerine neden olmaktadır. Aşağıda RDP ve RUP hakkında
detaylı bilgi verilmiştir. Elrod ve Butler (1993). 14 aylık
yaştan büyük holstein düve rasyonlarına ham proteinin %73 kadarı
RDP (normal düzey) veya %82,5 düzeyinde RDP (yüksek düzey)
yedirmişler ve yüksek düzeyde RDP içeren rasyonun, ilk
kızgınlıktaki gebe kalma oranını düşürdüğü (%61 ve %82), plazma
üre nitrojen (PUN) düzeyini yükselttiği ve uterus pH’sını
düşürdüğünü bulmuşlardır. Bu sonuçlara göre, rasyondaki fazla
miktardaki RDP, luteal fazda uterus pH’sını düşürerek fertilite
problemlerine neden olmaktadır (Elrod ve Butler, 1993). Uterus
pH’sının yükselmesi aynı zamanda folüküler gelişmeyi ve
embriyonik büyümeyi de engellemektedir (Tamminga, 2006).
Rasyonlarda yüksek düzeyde RDP kullanımı sadece düvelerde değil
aynı zamanda süt sığırlarında da fertilite problemlerine neden
olmaktadır Ancak bu durum, düve ve süt ineklerinde ürenin uygun
düzeylerde kullanımına engel değildir. Üre hakkında detaylı
bilgi aşağıda yemler kısmında verilmiştir. Rasyonlarda protein
ve RDP kullanımı konusunda önemli kriterler belirlenmiştir.
Örneğin, süt sığırlarında rasyon ham proteini %20’yi aşmamalı,
total proteinin %65’ten fazlası RDP olmamalı, protein ve enerji
dengesi kurulmalı (bunun için rasyona yağ katılabilir) ve rutin
olarak süt üre nitrojeni (BUN) takip edilmelidir (Young, 2003).
Plazma ve süt üre nitrojen konsantrasyonları benzer değerleri
taşımaktadır, dolayısıyla bu iki parametreden birinin ölçülmesi
diğeri hakkında yaklaşık olarak aynı bilgiyi vermektedir (Broderick
ve Clayton, 1997). Ancak daha pratik olması bakımından
laktasyondaki inekler için sütte üre bakılması tercih
edilmektedir. Düvelerde henüz süt salgısı gerçekleşmediğinden
plazma üre düzeyine bakılabilir. Plazma üre nitrojen ve süt üre
nitrojen değerleri tipik olarak sırasıyla 16,2 ve 14,8 mg/100 ml
olarak belirtilmiştir (Broderick ve Clayton, 1997). Bu manada,
kan ve sütteki üre düzeyinin yüksek çıkması daima fertilite
bakımından risk olarak algılanmaktadır. Bu sonuçlan destekleyen
birçok araştırma mevcuttur.
Rasyondaki ham protein, 1- rumende hidrolize olan (parçalanan)
protein RDP-rumen degradable protein) ve 2- rumende hidrolize
olmayarak ince bağırsağa geçen protein (RUP - rumen undegradable
protein) kısımlarından oluşur (Ensminger ve ark., 1990). RUP,
rumende parçalanmadan ince bağırsağa geçtiği için by-pass
protein ismini de alır. RDP ise, rumende tamamen parçalanarak
ince bağırsağa geçemeyen ham protein kısmıdır ve rumen
bakterilerinin beslenmesi için gereklidir. RDP, üre gibi protein
olmayan nitrojen kaynakları olabileceği gibi yemlerde doğal
olarak bulunan gerçek protein (amino asit) kaynağı da olabilir.
Aşağıdaki tablolarda da bazı yemlerde bulunan proteinlerin by-pass
oranları verilmiştir.
Düveler 12 aylık yaştan önce kızgınlık gösterir ve tohumlanması
durumunda da gebe kalarak doğum yapabilir. Ancak bu durumda,
düvenin buzağıyı (fetüsü) büyütmesi ve sağlıklı bir buzağı
vermesi beklenemez. Düvelerin ancak uygun canlı ağırlık ve vücut
yapısında olduklarında tohumlanarak gebe kalmaları gerekir.
Düveler için uygun yaşa gelmiş olanlardan, yine uygun canlı
ağırlık ve VKS şartlarına sahip olanlar tohumlanmalıdır. Düveler
ancak bu durumda sağlıklı buzağı vererek optimal laktasyon
performansı gösterebilirler. Farklı ırktan düvelere ait
tohumlama yaş, CA ve VKS verileri aşağıda bildirilmiştir:
Düvelerin besin madde ihtiyaçları hesaplanırken, çevre
faktörleri göz önünde bulundurulmalıdır. Düvelerin besin
madde-enerji ihtiyaçları, barınak tipleri, mevsim, çevre çamur
durumu, parazit varlığı ve rasyonda iyonofor kullanma durumuna
göre değişmektedir (Fox ve ark., 1988; Howard ve ark, 1993).
Kötü çevre şartlarında doğal olarak stres oluştuğundan, besin
madde ve enerji ihtiyaçları artmaktadır. Örneğin, açık barınak
tipinde ve yaz mevsiminde, parazitlerden arınmış ve etraftaki
çamur varlığının ortadan kaldırıldığı ve rasyonda iyonofor
kullanıldığı bir beslenme rejiminde 365 kg CA’ya sahip (817 gram
GCAA) bir düvenin konsantre yem ihtiyacı 908 gram tane mısırdır.
Ancak, kötü çevre şartlarında barındırılan (açıkta barınma, kış
şartları ve aşırı çamurlu çevre) ve rasyonda iyonofor
kullanılmayan aynı özelliklerdeki bir düvenin konsantre yem
ihtiyacı ise 2859 gram tane mısır ve 227 gram soya küspesidir (Howard
ve ark., 1993). Bu tür çevre şartlarına, çevre ısısı, rüzgar
hızı, tüylerin uzunluğu gibi etkenlerde eklendiğinde düvelerin
besin madde ve enerji ihtiyaçları tekrar gözden geçirilmelidir (Fox
ve ark., 1988). Monensin ve lasolocid gibi iyonoforlar, yemden
yararlanmayı ve GCAA destekler nitelikte özelliğe sahiptir.
Düvelerde kullanılan iyonofor günlük NEb ihtiyacını 0,23 Mcal
kadar azaltmaktadır (Crowley ve ark., 1991). İyonoforların
antibiyotik etkisi dışında koksidiyozla mücadele konusunda da
etkileri söz konusu olup, düve rasyonlarına katılması durumunda
hedef tohumlama canlı ağırlığına (363 kg) 1 ay erken varılması
gibi avantajı vardır (Kellems ve Church, 2002). Düve
rasyonlarında iyonofor kullanımı, ülkemizde yasak olmasına
karşın yemden yararlanmayı artıran bir etmendir. Bu manada,
ülkemizde düvelerden elde edilen verilerin yurtdışındaki
verilerle karşılaştırılması yapılırken bu konular dikkate
alınmalıdır. İyonoforların ruminant rasyonlarında kullanılması,
avantaj ve dezavantajları, Avrupa Birliği müktesebati ve diğer
detaylar başka bir platformda tartışılması gereken konulardır.
Holstein ve Jersey ırkı düvelerin aylara göre KM tüketimleri,
GCAA ve uygun iskelet gelişimi için önemli bir parametredir.
Canlı ağırlık temelinde tüketilmesi gereken KM miktarları,
düvelerin aşırı yağlı veya zayıf olmalarına engel olmak
bakımından da önemlidir. Bütün bu parametreler, reprodüktif
fonksiyonlarla da ilgilidir. Aşağıda, Holstein ve Jersey ırkı
düvelerin yaşlarına göre KM tüketimleri verilmiştir.
Doğuma 2 ay kala besleme:
Doğumuna 60 gün kala düveler, daha önce doğum yapmış kurudaki
ineklerle birlikte adaptasyon sağlamaları ve sosyalleşmeleri
için aynı ortamda barındırılırlar (Litherland, 2009). Daha önce
doğum yapmış kurudaki ineklere, yüksek enerji tüketimini
engellemek için orta düzey (kontrollü) enerji içeren ($660 TDN)
ve temelde silaj ve samandan oluşan rasyonlar adlibitum olarak
yedirilir (Beever ve ark., 2006; Janovick- Guretzky ve ark.,
2006). Ancak, ilk doğumunu yapacak düveler için bu dönemde
beslenme rejimi hakkındaki bilgiler henüz netlik kazanmamıştır.
Yapılan bir araştırmada, doğum öncesi orta düzeyde enerji içeren
(%60 TDN) rasyonları tüketen düvelerin, daha yüksek enerjili (%
70 TDN) rasyon tüketen düvelere oranla, doğum sonrası daha çok
KM tükettiği ancak süt verim ve kalitesinin etkilenmediği
bildirilmiştir (Grummer ve ark., 1995). Başka bir araştırmada,
yüksek kaba yemden oluşan ve orta düzey enerji içeren rasyonları
tüketenlere veya sınırlı yemleme yapılanlara oranla, düvelerin
doğum öncesinde fazla enerji ile beslemeleri sonucu doğum
sonrası yem tüketiminin düştüğü bulunmuştur (Janovick-Guretzky
ve ark... 2006). Düvelerin bu dönemde yüksek enerjili rasyon
tüketmeleri aynı zamanda güç doğumlara ve doğum sonrası
metabolik problemlere de neden olmaktadır (Hoffman ve ark.,
1996).
Bu dönemdeki besleme, laktasyondaki süt verimini etkilemektedir
(Linn ve ark, 2008b). Bu dönemde düvelere %12,7 den fazla HP
içeren rasyonlar verilmesi gerekir (Santos ve ark., 2001).
Yapılan bir araştırmada, %14,7 HP içeren rasyonla beslemede, %
12,7 HP içeren rasyonla beslemeye oranla, düvelerin ilk 120
günlük laktasyon döneminde günde ortalama 3,1 kg daha fazla süt
(%3,5 yağlı) ürettikleri gözlenmiştir (Santos ve ark., 2001).
Doğuma 2 ay kala dönemde kaba yemin kalitesine ve düvenin
kondüsyonuna bağlı olarak tane yem takviyesi yapılır. Buradaki
doğru ölçü, doğumdan 6 hafta öncesinden başlamak üzere rasyonun
protein, mineral ve vitamin dengesinin sağlanmasının yanı sıra,
düvelere günlük olarak vücut ağırlıklarının %1’i kadar tane yem
vermektir (Linn ve ark.2008b). Düvelerin büyüme hızı bu dönemde
800-1000 gr/gün olabilir (Linn ve ark. 2008b, Fricke, 2013).
İdeal doğum ağırlığına ulaşmak için belirtilen aralıkta GCAA
için küçük değişimler ve manipülasyonlar yapılabilir. Doğuma
kadar hızlı büyümelerini devam ettiren ancak laktasyonda da
ilave büyümeye ihtiyaç duyan düveler, doğumda büyümeyi
tamamlamış düvelere oranla daha verimli laktasyon dönemi
geçirirler (Linn ve ark., 2008b). Dolayısıyla, doğum yapan
düvelerin doğum sonrasında da büyümeye devam etmeleri normaldir
ve arzu edilen bir durumdur. Kaldı ki, aşırı büyüme oranıyla
doğum yapan düveler, güç doğumla karşılaşır, metabolik
problemlerle karşılaşırlar ve süt veriminde düşüş yaşarlar (Linn
ve ark., 2008b).
Doğum öncesi metabolik faaliyeteler bakımından da düve ve daha
önce doğum yapmış inekler arasında farklılıklar mevcuttur. Bu
farklılıklar, daha çok hala büyümekte olan düvelerin, besin
maddelerini öncelikli olarak büyümeye dönüştürmeleri tarzındadır
(Wathes ve ark., 2007). Örneğin, daha önce doğum yapmış ineklere
oranla, ilk kez doğum yapan düvelerde yüksek leptin ve ve IGF-1
ancak düşük B-hidroksibutarat (BHBA) konsantrasyonları tespit
edilmiştir (Wathes ve ark., 2007).
Düvelerin ilk doğumlarında karşılaşabilecekleri(süt hummasi ve
abomasum deplasmanı gibi sağlık problemleri, 2., 3. doğumlarını
gerçekleştiren ineklere oranla, daha az sıklıkla görülür (Litherland,
2009). Ancak, ilk doğumlarını gerçekleştiren düvelerde, 2., 3.
doğumlarını gerçekleştiren ineklere oranla, mastitis görülme
prevalansı çok daha yüksektir (Miltenburg ve ark., 1996; Barkema
ve ark., 1998; Nyman ve ark., 2007). Doğum sonrasında, ilk
doğumunu gerçekleştiren düveler, diğer ineklere oranla daha az
süt verirler ancak yine de negatif enerji dengesi problemi ile
karşı karşıya kalırlar (Cavestany ve ark., 2005; Wathes ve ark.,
2007).
Doğum yapacak düve ve ineklerde meme ödemi doğumdan birkaç hafta
önce başlamaktadır. Doğumdan 2 hafta öncesinde meme ödemine
neden olan tuz miktarının fazlasından sakınmak gerekir (Linn ve
ark., 2008b). Meme ödemlerinde, genetik, aşırı miktar tane yemle
besleme ve rasyonda sodyum (mutfak tuzu) ve potasyum gibi
minerallerin fazlalığından kaynaklanmaktadır (NRC, 2001).
Yapılan bir araştırmada (Melendez ve ark.2006), özellikle
düvelerde daha önce doğum yapmış ineklere oranla meme
ödemlerinin daha sık görüldüğü bildirilmiştir.
Düvelerin ve daha önce doğum yapmış ineklerin kuru dönemde
egzersiz yaptırılması (etrafta dolaştırılması - hareket
ettirilmesi), stresi azalttığı gibi doğum sonrasında daha az
problemlerle karşılaşılmalarına ve asit-baz dengesini kurmaya
yardımcı olduğu bildirilmiştir (Davidson ve Beede, 2009).
Doğuma 2 ay kala, kuru dönemdeki bir ineğe yedirilen rasyon aynı
zamanda düveye de yedirilebilir. Bu manada farklılık
bulunmamaktadır. Ancak doğuma birkaç hafta kala, gebe düve ve
kurudaki ineğin beslenmeleri farklıdır (Eastridge ye Weiss,
1998). Doğuma birkaç hafta kala, düvelerin protein ihtiyacı
15-16 iken, aynı dönemde kurudaki ineğin ihtiyacı %12-14
kadardır (Eastridge ve Weiss, 1998). Bu dönemde düve ve kurudaki
ineğin enerji ihtiyaçları benzer olmakla birlikte (Mcal/gün)
düve rasyonlarındaki enerjinin %20 kadar artırılması faydalıdır
(Eastridge ve Weiss, 1998). Özetle, bu dönemde düvelerin enerji
ve protein ihtiyaçları kurudaki ineklerinkinden fazladır. Yine
bu dönemde, kurudaki ineklere verilen anyonik tuzlar düvelere
verilmemelidir (Eastridge ve Weiss, 1998). Anyonik tuzlar
(magnezyum sülfat, kalsiyum sülfat, amonyum sülfat, amonyum ca
klorit, kalsiyum klorit ve magnezyum klorit), anyon-katyon
dengesini (dietary cation-anion differences - DCAD) düzenleyerek
(düşürerek) doğum sonrası özellikle süt humması problemi ile
başa çıkmada ve kemiklerden Ca mobilizasyonu ve bağırsaklardan
emilimine yardımcı olan önemli yem katkı maddeleridir. İlk
doğumunu yapacak olan düveler hala büyümelerine ve kemik
gelişimlerine devam ettikleri için kemikteki Ca kolayca mobilize
olabilir (Litherland, 2009). Bu manada, doğum yapacak düvelere
anyonik tuzlar verilmez. Yapılan bir araştırmada (Moore ve ark.,
2000), DCAD olarak, +15, 0 ve-15 meq/100 gr değerler içeren yem
katkılar kullanılmış ve ilk doğumunu yapacak ve -15 DCDA rasyonu
ile beslenen düvelerde, daha önce doğum yapmış ineklere oranla,
yem tüketiminde, canlı ağırlıkta ve enerji balansında düşmeler
görülmüştür. Bu manada düveler kendi metabolik düzenlemelerini
yaparak anyon-katyon dengesine ihtiyaç duymadan Ca dengesini
kurmaktadırlar (Moore ve ark., 2000). İleriki kısımlarda (inek
besleme) (DCDA ile ilgili daha fazla bilgi verilecektir.
Gebeliğin son döneminde (son 2 ay) düvelere yedirilecek tane yem
karışımı, laktasyonda yedirilecek tane yem karışımına benzer
olmalıdır. (Kellems ve Church, 2002). Bu tür bir besleme
stratejisi, hem son dönemde fetüsün gelişimini desteklemek için
hem de doğum sonrasında büyümelerine devam eden düvelerin
büyümesi ve süt verimini desteklemek için yem tüketimini
artırmak adına gereklidir (Kellems ve Church, 2002).
Derleyen:
Veteriner Hekim Tolga
GÜNDÜZ
Kaynak:
Prof. Dr. Osman KÜÇÜK (Pratik buzağı, düve, süt sığırı ve besi
sığırı beslenmesi)
|