KIZIL AĞIZ
HASTALIĞI (YERSİNİOSİS)
Yersiniosis
fırsatçı bir patojen olan Yersinia ruckeri nin neden olduğu
önemli alabalık enfeksiyonlarından biridir. Hastalık ilk kez
1950 yılında ABD’de rapor edilmiş, 1966 yılında Rucker
tarafından etkeni tanımlanmış, 1978 yılında Ewing ve arkadaşları
tarafından hastalığın etkeni Yersinia ruckeri olarak
adlandırılmıştır. Enteric Redmouth Diseases (ERM)
olarakta bilinen enfeksiyon Amerika’nın ardından 1978 yılında
Avustralya’ da, 1982 yılında Kanada’ da, 1983 yılında İngiltere,
Fransa, ve Almanya’da, 1985 yılında Kuzey Avrupa Ülkelerinde,
1990 yılında Yunanistan’da ve 1991 yılında da Türkiye’de
görülmeye başlamıştır.
Etiyoloji:
Yersinia ruckeri
gram negatif, hareketli, Enterobacteriacea familyasında yer
alan fermentatif bir basildir. Etken laboratuvarlarda kullanılan
genel besi yerlerinde 20-25oC’de
24-48 saatte kolayca ürer. Ayrıca Shotss-Watman besi yeri
bakteri için ayırt edici besi yeridir.
Bakterinin 5 serotipi vardır. Tip 1 ve Tip 2
patojen tipler olup ERM etkenidirler. Serotip I Hagermann
serotipi olarak adlandırılmakta ve bu tip ile enfeksiyonlarda
ölüm %100’e ulaşabilmektedir.
Epizootiyoloji
ve Patojenite:
Hastalığa en
duyarlı balık türü ülkemizde de kültürü yaygın olarak yapılan
Gökkuşağı alabalığı (Rainbow trout) olup, bunun yanı sıra
Atlantik salmonu, Çin salmonu, Gold fish ve Minnowlar’da da
hastalık tespit edilmiştir. Sazan, sudak ve yılan balığı da
Yersinia ruckeri’ye duyarlıdır. Deneysel olarak yapılan
çalışmalarda levrek ve kalkan balıklarında da ölüm şekillendiği
tespit edilmiştir.
Hastalığı
atlatan balıklar portör olarak kalır. Bulaşmada portör balıklar
önemli rol oynamaktadır. Hasta balıklar etkeni dışkı ile ortama
bırakırlar. Balıklardan başka su samuru ve rat gibi sıcak kanlı
hayvanlar etkeni taşıyabilmekte dolayısıyla rezervuar
olmaktadır. Etken çamurda 2 ay kadar canlı kalabilmektedir.
Balığın yaşı ve
stres şartları enfeksiyonun şiddetini etkileyen faktörlerdir.
Yavru ve genç (7.5cm ve altı) balıklarda hastalık büyük
balıklardan (12 cm ve üzeri) daha şiddetli seyreder. Tedavi
edilmezse ölüm % 25-75 oranlarına kadar çıkabilir. Hastalığın
ortaya çıkmasında ve şiddetli seyretmesinde ısı, yoğun stoklama,
ortamın organik kirliliği, elleme ve O2
yetersizliği gibi stres faktörlerinin önemli rolü vardır.
Şiddetli epidemiler 15-18oC’ler
arasında meydana gelmektedir. Su ısısının aniden yükseldiği
ilkbahar aylarında ve genç hayvanlarda genellikle akut, su
ısının düştüğü sonbahar aylarında ve 1 yaşındaki hayvanlarda
kronik seyirlidir. Hastalık 10oC’nin
altındaki sularda ortaya çıkmaz.
Klinik
Semptomlar ve Otopsi Bulguları:
Yersiniosis akut
ve kronik septisemi ile seyreden enfeksiyöz bir hastalıktır.
Akut vakalarda hasta balıklarda durgunluk ve yem almama dikkati
çeker. Balıkların derisinde kararma, ağız etrafında ve
boşluğunda, boğazda, gözde, solungaçlarda ve yüzgeç tabanlarında
subkutan kanamalar, bilateral ekzoftalmus, karında ascites,
anüste prolapsus ve kızarıklık görülür. Gözde kanama ve ödemler
genellikle göz yırtılması sonucu körlükle sonlanmaktadır. Kronik
vakalarda ise kanamalı lezyonlar pek görülmez. Kronik hasta
balıklarda renkte kararma, zayıflama ve tek yada çift taraflı
ekzoftalmus vardır.
Hasta balıkların
otopsisinde, dalak ve böbrekte büyüme ve ödem, karaciğer,
pankreas, pylorik seka, yüzme kesesi, gonadlar ve lateral
kaslarda yüzeysel ve yaygın kanamalar görülür. Bağırsakların
patolojik görünümü hastalık için oldukça tipiktir. İnce
bağırsaklarda inflamasyon ile birlikte genişleme ve sarımsı
renkte bir sıvı görülür. Midede ise renksiz bir sıvı mevcuttur.
Klinik ve otopsi
bulguları önem taşımakla birlikte kesin tanı hastalıklı
organlardan etkenin izolasyonu ve identifikasyonu ile
gerçekleştirilir.
Ayrıca
hastalığın tanısında klasik bakteriyolojik yöntemler dışında,
ELISA, PCR, Immunperoksidaz ve FAT gibi teknikler ile APİ-20
gibi hızlı teşhis yöntemleri de kullanılmaktadır.
Kontrol
ve Tedavi:
Klinik
Yersiniosis vakalarının tedavisinde kullanılacak antibiyotikler
antibiyogram test sonuçları doğrultusunda seçilmelidir. Bu
amaçla tedavide Sulfamerazin 200mg/kg CA. (canlı ağırlık) 3
gün, Oksitetrasiklin 50-75 mg/kg CA. 10 gün, Ormetoprim 50
mg/kg CA. 5 gün, Tiamolin 5 mg/ kg C. 5 gün, Okzolinik Asit 10
mg/kg CA. 10, Sulfadimetoksim 50 mg/kg CA. 5 gün ve Sulfadiazin
ve Trimethoprim 1 mg/kg CA. 14 gün olarak kullanılabilir. Ayrıca
stresten şüpheli durumlarda Vitamin C ve E verilmesi balıkların
immun sistemini güçlendirir
Hastalığın
kontrolünde en etkili ve hızlı yöntem aşılamadır. Bu amaçla
inaktif olarak hazırlanmış ticari aşılar mevcuttur. Aşılamada
göz önünde bulundurulması gereken faktörler;
- Aşı sağlıklı balıklara
yapılmalıdır (viral, bakteriyel, paraziter ve mantar
hastalıklarından ari olmalıdır.)
- Balığın büyüklüğü ve
bölgenin bulaşıklığı göz önüne alınarak, aşılamada en uygun
yöntem seçilmelidir.
- Stres faktörleri ( O2,
ağır metal ve organik kirlilik gibi) olmamalıdır.
- Aşılar direkt gün
ışığından korunmalı, kesinlikle dondurulmamalıdır.
- Aşı şişesi açıldığında
tüketilmelidir.
- Aşılamada prospektüslere kesinlikle uyulmalıdır.
- Aşı kullanılmadan önce
iyice çalkalanmalıdır.
- Aşılamadan sonra
koruyucu bağışıklık oluşma süresi türe ve suyun sıcaklığına
bağlı olarak değişir.
Aşılama yöntemleri:
1- İmmersiyon Yöntemiyle
Aşılama:
Bu aşılama
yönteminde yavru balıklar bir kepçe yardımıyla alınarak
prospektüsüne uygun olarak hazırlanmış aşı solüsyonuna 1 dakika
daldırılıp çıkarılır. Bu yöntemde dikkat edilmesi gereken
hususlar ;
-
Aşılamadan 1 gün önce
balıklar aç bırakılmalıdır.
-
Balıkların ağırlığı 1.5 g
olmalı ve aşılama 14-21 gün sonra tekrarlanmalıdır. Eğer 4
g’ lık balıklar aşılanıyorsa bir kez aşılama yeterlidir. Bu
aşılamalar sonucu 8-12 ay bağışıklık sağlanır.
-
Bir defada kepçe ile alınıp
aşılanan balık miktarı 5 kg’ı geçmemelidir.
-
Kepçe aşı solüsyonunun
içinde sabit tutulmamalı antijenin tüm balıklara teması
için yüzdürülmelidir.
-
Aşı solüsyonu ile havuz suyu
sıcaklığı arasındaki fark +2oC’
yi geçmemelidir.
2- Sprey Yöntemiyle
Aşılama:
Bu
yöntemle aşılamada hazırlanan aşı solüsyonu tek kat halinde
dizilmiş balıklar üzerine püskürtülerek yapılır. Uygulamada şu
hususlara dikkat edilmelidir.
-
Püskürtücü kompresör basıncı
iyi ayarlanmalıdır.
-
Spreyin çapı 2mm olmalıdır.
-
Uygulama süresi 30 saniye
olmalıdır.
-
Aşılanacak balıkların
ağırlığı 10 gr olmalı ve bir defada 10 kg balık
aşılanmalıdır.
-
Aşılama sırasında balıklar 1
dakikadan fazla dışarıda tutulmamalıdır.
3- Enjeksiyon Yöntemiyle
Aşılama:
Bu yöntemde
balıklar otomatik bir enjektör yardımıyla tek tek aşılanırlar.
Bu yöntemde dikkat edilmesi gereken hususlar şunlardır.
-
Bu yöntem en az 15 g
ağırlığındaki balıklara uygulanmalıdır.
-
Aşılamadan önce balıklar bir
anestezik madde ile sakinleştirilmelidir.
-
Uygulamayı yapan ekip
tecrübeli olmalı, işlem kısa sürede bitirilmelidir.
-
Aşılanan balık kendine
gelince havuza bırakılmalıdır.
4- Oral Aşılama:
Bu yöntemle
aşılama son dönemlerde önem kazanmaya başlamıştır.
-
Bu yöntemde balık
ellenmediği için stres ortadan kalkar.
-
Her yaş balığa kolayca
uygulanır.
-
Ancak bazı balıkların aşıyı
fazla alması yada hiç almaması sonucu popülasyonda eşit bir
bağışıklık sağlanamaması bu yöntemin olumsuz tarafıdır.
Balıklarda
Aşılamanın Yararları:
-
Hastalığa karşı uzun süre
koruma sağlar.
-
İlaç masrafları azalır.
-
Rezidü ve bakteriyel direnç
sorunu ortadan kalkar.
-
Çevre kirliliği önlenmiş
olur.
-
Yaşama oranı artar, yem
değerlendirme katsayısı iyileşir.
DERLEYEN:
Vet. Hek. Hayri YENİYURT
KAYNAK : Vet. Hek.
Necla TÜRK (Bornova Araştırma Enstitüsü)
|